Zaman su misali hızlı akmakta. Zamanı durdurmak, geriye sarmak ve satın almak mümkün değildir. Zamanı; mazi, hazır ve müstakbel olarak ayırmak mümkündür. Zamanları birbirinden ayrı, bağımsız gibi telakki etsek de, aslında birbirine ekli ve iltisaklı bütünlerdir. Yani zamanlar iç içedirler.

Zaman, Allah'ın insana bahşettiği bir nimettir. Allah'ın indinde her nefse biçilen ömür bellidir. İnsanın ne zaman öleceği önceden tayin edilmiştir. Hiçbir insan ne vaktinden erken dünyaya gelmekte, ne de vaktinden önce dünyadan göçmekte.

Cahit Zarifoğlu'nun 'Bir Değirmendir Bu Dünya' sözü birçok hakikati barındırmaktadır. Zaman ilerledikçe bu dünya, değirmen misali insanı öğütüp un ufak etmekte. Çocukluk ve gençlik çağını aşıp ihtiyarlık hengamesine girmiş bulunmaktayız. İhtiyarlık şafağı söktü. Vakit ikindi vakti. Hazan  ve hüzün mevsimine girmiş bulunmaktayız.

Şairin "Keşke gençliğim geri gelseydi de ihtiyarlığın bana yaptığını ona şikayet etseydim." Dizeleri duygularımıza adeta tercüman olmakta.

İnsan zamanın oğludur. İbnü'l-vakt; yani vaktin çocuğudur. Bu deyimle, bir vakitte yapılması en uygun olan işi gerçekleştiren ve belli bir zamanda kendisinden isteneni yapmakla meşgul olan kişiyi kastetmişlerdir. Geçmiş ve gelecek zaman bir müminin umurunda değildir. Onun önem verdiği zaman, içinde bulunduğu ândır. İlahî irade ile yönetildiği her vakitte, vaktin gerektirdiği  şeyleri yaptığı için ona ibnü'l-vakt denilmiştir. 

İnsan, istikamet üzere bulunup zamana hükmederse; zaman ona ram olur. Sen zamana rengini verirsen o sana dengini verecektir.

İnsan, sunulan zamanı hor kullanıp israf etmekte. Fahri Razi'nin: "Buz satan birisi pazarda şöyle bağırıyordu: Sermayesi eriyen bu şahsa merhamet edin" sözü birçok hakikati tazammun etmektedir.

Zaman, kişinin duruşuna göre şekillenmekte. Daha doğrusu, zaman su gibidir, bulunduğu kabın şeklini alır. Kişinin zamanını nasıl, neyle doldurduğuna bakılır. Şu halde insan neyse zaman odur.

'Zaman' kelime olarak, geçmiş zaman ve pek uzun olmayıp her an geçmişe dâhil olan şimdiki zaman için de kullanılır. Gelecek zaman şimdiki zamana, şimdiki zaman da geçmiş zamana dâhil olmaktadır.

Zamanını boşa geçiren hayatını boşa geçirmiştir. Bediüzzaman; 'Allah'ın size verdiği sabır kuvvetini evham yolunda dağıtmayın, sabır kuvvetinizi mazi ve müstakbele dağıtırsanız hal-i hazırdaki musibete karşı sabrınız yetmez.' Kişi, geçmişi nazara alırken ister yolun sağında, ister solunda yürümüş olsun. Tasvip olunanı ise, hazır zamanda yolun doğru tarafında yürüyebilmektir.

Allah, Kur'an-ı Kerim'de: "Asra yemin olsun! Gerçekten insan ziyandadır. Ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır" buyurmuş.

Ayette zikredilen "İnsan" kelimesi cins isim olarak kullanıldığı için," insan" kelimesinin kapsamına şahıslar, topluluklar, milletler ve bütün insanlık girmekte.

Zaman üzerine yemin edilmesinin anlamı; zamanın insanının büyük hüsran içinde olduğuna ve ondan ancak dört özelliğe sahip olanların kurtulacağı gerçeğine vurgu yapılmasıdır:

Bu halde kârlı çıkanlar, Asr Suresi'nde zikredilen dört özelliği taşıyanlar ve dünya hayatında ona göre davrananlar olacaktır. Dikkat edilirse Rabbimiz "Zamana yemin olsun!" demekte. Burada mutlak zamana yemin edilmiştir.

O halde burada iki tip zaman kastedilmiştir. Geçmiş zamana yemin edilmesinin bir hikmeti de, insanlık tarihinin yukarıda adı geçen güzel hasletlerden mahrum kişilerin hüsrana uğradıklarına şahit olmasıdır.

Hülasa, geçmekte olan zamana edilen yemini anlamak için, geçmekte olan zamanın; her bir insana, her bir millete bu dünyada çalışmak için fırsat verilen zaman olduğunu bilmek gerekir.

Mevdudi: "İman edip Salih amel işleyenler bu amelleri ferdi olarak yapmakla kalmamalı; aynı zamanda mü'min ve salih bir toplum meydana getirmenin mücadelesini de vermelidirler." demektedir.

Evet, bu zamanda ahlaken ifsad olmuş toplumumuzu bozulmaktan koruyabilmek için, her bir ferdimiz sorumluluğunu idrak etmelidir. Toplumun bütün bireylerinin, birbirlerine hakkı ve sabrı telkin etmeleri farzdır.