Zamanı iyi yönetmek konusuna girmeden önce, kısaca “zaman” nedir, bu kavramın tanımını vermede yarar görüyorum: Zaman; Uzay boyutu olmayan, ölçülebilen bir süreç. Geçmiş, şimdi ve gelecek bir bütün olarak ele alındığında “olayların ya da varoluş durumlarının devam eden, belirsiz süreci” olarak da tanımlanabilir. Onsuz hiçbir şey yapılamayan, gidişine üzüntü duyulan, küçük olan şeyleri yutuveren, büyük şeylere ise hayat veren, mucizevi bir şey… 

     Dostlar! Rabbimizin bizlere bahşettiği bu zaman nimeti boşluk kabul etmez. Zamanını faydalı işlerle doldurup doğru yönetmezsen onu gereksiz ve boş şeylerle doldurmuş olursun. Hem yaz mevsiminin kavurucu sıcağında; “Sermayesi buz olan bu adama acıyın” sözleriyle nida eden bir adamla karşılaşsanız ona acımaz mısınız? Dünya hayatı dediğin ne ki ey dost? Kaldı ki üç günlük bir dünya için hırs gösterip leş kargaları gibi dünyanın zehirli etine üşüşenin kaçı sağlam kaldı? Allah’ın salih kullarıyla dost olmak varken dostlarına haset etmenin kime, ne faydası olacaktır? Menfaat ve çıkar için değişken, ikircikli tavır takınıp bukalemun olmaya, kaos ve kargaşaya davetiye çıkaran bir yaşam tarzında diretmeye hacet var mıdır?

      Şu uğruna can verdiğin dünya dün, bugün ve yarından ibaret değil midir? Hey dost, dün geçti, yarının geleceği belli değil. Öyle ise; bugünün kıymetini bil. İnsan yanlış hesap peşinde koşan bir varlıktır. Yol yakınken dönmek doğru olanı değil midir? Sonuçta yanlış hesap Bağdat ’tan, Tahran’dan, İstanbul’dan, Şam’dan, Kahire’den, Kudüs’ten ve Gazze’den döner. İnsan vardır zamanı kendi hesabına yontar. İnsan da vardır bir ömür boyu zaman onu yontar. Bu dünyada, duvara dayatılan bir kütük olmaktansa izzet ve şerefle nurlu davamızın misyonunu taşıyan sütunlar olmak daha hayırlı değil midir?

    “Asra yemin olsun ki insan hüsrandadır” ayeti zamanı etkin ve doğru kullanmayan insanların kınandığı bir ayettir. İnsanoğlu çoğu defa Kapitalist sistemin kutsadığı Para tektanrıcılığı uğruna dostlarını ve sevdiklerini ihmal edip salt dünyası için sağlığını ve zamanını dahi heba edebiliyor. Hırsının kurbanı olup yolun sonunda bir yığın hasaret ve nedametle şarampole düşmektedir.  Hakeza bir zaman sonra geriye dönüp baktığında ne geçtiği yolu ne de yol arkadaşını bulmakta.

Dava adamı bir mümin, zamanını iyi ve faydalı işlerle değerlendirmek adına bugünün işini yarına bırakmamalıdır. Yarın bir iş iki iş olur, içinden çıkılmaz bir hal alır. Bir fecri sadık vakti kervan yürümüş/yol almış sen ise bir başına dağlar başında kalmışsın. Davası ve derdi olan insan, bir işi ertelemenin adı olan ‘yarın’ kelimesini ajandasından kesinlikle çıkarmalıdır.

Ey dost, duydun mu insanlık tarihinin, ‘yarının kurbanları ile dolu olduğunu?” Yarın kavramı için, “ihmalciliğin ve beceriksizliğin sevdiği bir sığınaktır” tanımı da uygun düşmektedir.

Ey dost! Zaman; yerine konması, geri döndürülmesi, yenilenmesi, satın alınması mümkün olmayan bir kaynaktır. Fırsat varken bu kaynaktan/ırmaktan kana kana içmelisin. Bakın dünyadan kana kana iç demiyorum, zaman ırmağından iç diyorum. Bu dünyada yapılacak/yapılması gereken her iş ve eylem için bir zaman lazımdır. Levazım pahalıysa zaman paha biçilmezdir.

Hülasa, zaman elimizden kayıp gidiyor. Zamandan kazanmak istiyorsak kayıplarımızdan başlayalım. Zaman hiçbir zaman yönetimimize girmez, belki biz ancak zaman içinde tutum ve davranışlarımızı yönetebiliriz. Zaman yönetimi aslında “İnsanın kendini yönetmesidir” diyebiliriz.