İslam beldelerini işgal edip Müslümanların namusunu pâyimâl eden büyük şeytan Amerika ve avanesi, israil'in 6 aydan fazla bir zamandır Gazze ve Filistin'in diğer kentlerinde yaptığı katliam ve soykırımı görmezden gelip lojistik destek ve silah yardımında bulunmaktan geri kalmıyorlar. Siyonist çetenin savunmasız çocuk ve kadınları öldürdüğü vahşet tablosu ve soykırım suçunu görmezden gelen zalim yöneticiler, koltuklarını koruma adına Gazzeli mazlum mustaz'afların feryat ve acılarını duymazdan gelip üç maymunları oynamaya devam ediyorlar. Halkı Müslüman ülke liderlerinin Filistin ve Gazze gibi bir dertleri olmadığı gibi vatandaşının cebine girmesi gereken petrol gelirlerini de Siyonist rejim ve Batılı Efendilerine peşkeş çekmektedirler. Siyonistlerle kucak kucağa duran, onların bir dediğini iki etmeyen bir kısım diktatörler ve krallardan tam da bunun için nefret ediyorum.
Siz ey Dünya Müslümanları!
Allah yolunda savaşarak Müslümanların hamiyetini, mü'minlerin onurunu ve genel anlamda insanlığın acıma duygusunu etkileyecek Filistinli erkek, kadın ve çocukların yardımına koşmaktan nasıl geri kalabilirsiniz? Öylesine ki altı aydan fazla bir zamandır açlık, susuzluk, elektriksizlik, zorla yerlerinden edilme, işkence, hapis gibi daha birçok gayri insani muameleye tabi tutulan ve soykırıma uğrayan Gazze'lilerin bu durumuna nasıl bigane kalacağız? O Gazze'li yiğitler ki, doğup büyüdükleri topraklardan düşmanı atmak için Siyonistlere darbe üstüne darbe vurmaya devam etmektedir. Direniş bileşenleri evlad-ı iyallerinden geçip bu fedakârlığı yaparken kendimizi onlardan müstağni görmemiz doğru mu?
Kaldı ki Gazze, salt Filistinlilerin değil, hepimizin imtihanıdır. İman-küfür savaşının verildiği bu mazlum coğrafya, özelde ümmet, genelde bütün insanlık için turnusol kağıdı işlevini görmektedir. Yeryüzünde bu denli vahşi, cani ve bir o kadar vandal, Müslümanları öldürmekten zevk alan başka bir devlet var mıdır diye sorarsanız, kesinlikle İsrail'dir, derim. Kur'an'ın Nisa suresinde mazlum kadınların ve zayıf çocukların tablosu son derece etkileyici bir tabloda sunulmaktadır. Kendilerini savunamayan yaşlıların tablosu da bundan az etkileyici değildir.
Gazze'ye gelince orası bir İslam beldesidir; üstelik 2,3 milyon insanın Refah sınır kentine sıkıştırıldığı mazlum bir coğrafya... Mücahitler kendi topraklarında tutunmak için Siyonist çetenin tozunu dumanına katarken hepimizin yüreğini dağlayan bir tablo vardır. O hazin tabloda bizi kahreden, üzen, savunmasız kadın, çocuk ve ihtiyarların imdadına ümmetin koşmaması/koşamaması veya feryatlarına kulak tıkamasıdır. Hiçbir kural tanımayan, dünyanın özgür halklarının tepkilerine kulak tıkayan katil sürüsünün yaptığı vahşet karşısında, demokrasi, özgürlük ve insan hakları konusunda mangalda kül bırakmayan zevatın tavrı da içler acısı... Bu zevatın üç maymunları oynamaya devam etmesi hali de ayrıca insanı insanlığından utandırmaktadır.
Gazzeli yiğitler, Allah için savaşmanın vicdan rahatlığı içindedirler. Bu savaşta dünyevi herhangi bir çıkarları ve emelleri söz konusu değildir. Şahıslarına bir pay ayırmazlar. Ulusları, ırkları, akraba ve aşiretleri için hiçbir hedef gütmezler. Bu savaş Araplar için değil, tek başına Allah içindir. O'nun hayat metodu ve şeriatı uğrunadır. Onlar, bâtılı hakka galip getirmek için savaşan Siyonistlerle karşılaşıyorlar.
HAMAS ve direnişin diğer bileşenleri, insanlar arasında uygulamakla yükümlü oldukları Allah'ın adaletinin galip gelmesi için savaşmaktadır. Kur'an, müminlerle birlikte sayı, hazırlık ve malca üstün düşmanlarla da savaşa girişmektedir. Hem bir avuç mümin topluluğu, yüce Allah'ın kendilerini koruyacağına ve karşılaştıkları kavmin dostunun şeytan olduğuna ve böylece son derece zayıf olduklarına inanarak cihad ediyor.
Onlar bunun yanında şeytanın hilesinin zayıf olduğunu da biliyorlar. Bu yüzden, daha savaşa başlamadan, müminin duygusunda savaşın gidişi ve sonucu bellidir. Savaşta şehid düşse de o, sonuca güvenmektedir. Galip gelse, gözleriyle zaferi görse de görmese de büyük mükâfattan emindir. Her iki durum da eşittir kendi nazarında.