Yıl 1987... Mevsim kış... Takvimler 8 Aralığı gösterirken Filistinli yiğitler doğdukları topraklarda şaha kalktılar. Sapanlarına davranan Filistinli yiğitler, birer Davud(a.s) olup asrın Calutlarının karşısına dikilip destanlar yazdılar. Direnişin elinde taşlardan ve sapanlardan gayri bir silah yoktu. Gazze Şeridi'nde Cibaliye Mülteci Kampı yakınlarında meydana gelen elim bir olay İntifada ateşinin kıvılcımını tutuşturan asıl neden oldu. Siyonist askerlerin kullandığı kamyon, Filistinli bir grup Müslüman'ın içine dalarak 4 kişinin şehadetine neden oldu. Müslümanlara göre bu bir kaza değil, iki gün önce bir Yahudi işadamının gebermesini takiben gerçekleştirilen bir intikam saldırısıydı.
Gazze Şeridi'nde yaşanan bu olay sonucunda kıyam ateşinin kıvılcımı Batı Şeria'ya da sıçradı. Öyle bir kıyam ki, salt şiddet açısından değil, aynı zamanda ekonomik ve siyasal olarak da Siyonist rejime büyük bir külfet oluşturmaya başlamıştı. İntifadanın Filistin halkının direnişini güçlendirmeye yönelik etkisini fark eden katil çete buna engel olmaya başladı. Dönemin başbakanı İzak Şamir, israil televizyonunda yaptığı açıklamada şunları söylüyordu: "Bugün taş atanlar, provokatörler, liderler, aşırı mutluluk halinde, büyük bir heves içerisinde kendilerini galip gelen kimeler sanıyorlar."
Böylesine bir çoşku karşısında katil çete, kollektif cezai yaptırımlar uygulayarak kıyamı bastırma kararı aldı. İsrail ordusu Gazze'de yaptığının benzerini o gün de yaptı. İsrail'in Filistinli Müslümanlara yaptığı soykırım ve katliamlar dünden bugüne hız kesmedi. Terör devleti, sayısız meskeni yerle bir ederken mülteci kamplarının su, yiyecek ve ilaç trafiğini engelledi. Filistinlilere cebir kullanan israil, Cenevre Konvansiyonu'nun 33. Maddesini ihlalmiş, Bir-leş-(miş) Milletlermiş, Avrupa Yamyam(!) Haklarıymış, Lahey Adalet Divanı'ymış... Geçin bunları...
19 Ocak 1988 tarihinde israil Savunma Bakanı Izhak Yehovain, Filistinlilerin isyanını bastırmak için 'kemik kırma' politikasını ilan etti. Katil İzak Şamir de bu politikayı destekliyordu: "Görevimiz Filistinliler ve israil ordusu arasındaki korku bariyerini tekrar yükseltmek ve Müslüman Arapların yüreğine tekrar ölüm korkusu salarak bize bir daha saldırmalarına mani olmaktır."
Kıyamı bastırmak için israil, silahsız bir halka karşı gelişmiş silahlar ve tanklar kullandı. Sonuç tam bir felaketti. Tarihler 1991 yılını gösterirken intifada sırasında 994 Filistinli şehid düşerken, 100 bin Filistinli de yaralanmıştı. İsrail, intifada sırasında yaralanarak hastanelere kaldırılan Filistinlileri tutukladı. Gazze'deki Şifa hastanesi, direnişe geçenler için bir merkeze dönüştü. Filistinliler büyük gruplar halinde hastaneye akın ederek, yaralı direnişçilerin tutuklanmasına engel olmaya çalışıyordu. Tüm bunlar olurken, hastanedeki yaralı sayısını saptamak olanaksızdı.
Kim utanmadı ey ağlayan şehid öksüz bebeği
Bak şu Avrupa'ya köpek uygarlığa duymaz mı?
Kim utanmadı ey mazlum Gazze'miz, yüreğimiz!
Nil nehrinden kirlenmiş çağa tüküren kanlar mı?
Siyonist israil, büyük şiddet içeren eylemlerini o gün de çocuklara yöneltmişti. Dünya, televizyonlarında izledikleri 'kemik kırma politikasını uygulayan' iki israilli askerin, Filistinli bir çocuğun kolunu taşla vurarak kırdığı görüntülerle sarsıldı. Aradan 33 yıl geçti. Dün kemikleri taşlarla kırılan Filistinliler, bugün tepelerine yağdırılan bombalarla ağır bedeller ödüyor. İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye düzenlediği saldırılarda 2 bin 721 katliam işlendi. Saldırılarda 13 bin 500'ü çocuk, 9 bini kadın olmak üzere 30 bin 960 kişi öldürüldü. Enkaz altında kalan ve ulaşılamayan kişi sayısı ise 7 bine ulaştı. Saldırılarda 72 bin 524 kişi yaralandı. Şehid, yaralı ve kayıp toplam sayı 110 bini aşarken, 17 bin çocuk yetim kaldı.
İsrail'in saldırılarıyla şehirleri yerle bir olmuş, suyu ve elektriği kesilmiş, aç ve biilaç kalmış, savunmasız ihtiyar, kadın ve çocukların feryatlarının arşa yükseldiği bir tablo karşısında: "Seni de bir gün vururlar ey acı!" diyerek Gazze diyarını terk etmeyen izzetli bir halk vardır. Küllerinden doğrulup taş devriminden Gazze devrimini kotarmış, Siyonizm'in korkulu rüyası olan bir direniş ekseni vardır. İsrail'in kentlerine füze ve roketler hediye(!) gönderen, Siyonist Yahudilerin korkulu rüyası el Kassam Tugayları vardır. Şehitlerin mübarek kanlarıyla sulanan bu topraklarda mücahitleri gaybi ordularıyla mücahitleri destekleyen bir yar vardır.
Gam yeme sen yiğidim, her geceden sonra bir nehar vardır. Ey uçarken ölen beyaz kelebek, elhan-ı şita, kış nağmelerine aldanma, her kıştan sonra bir bahar vardır. Siyonistlerin karşısında dik durup ölü kalplere hayat veren bir HAMAS, bir İslami Cihad, bir Yemen ve bir Hizbullah vardır.