Siyonizm fikriyatının etkinleştirilmesi ve somut adımların atılmasının sağlanması Macaristan doğumlu gazeteci Theodor Herzl sayesinde olmuştur. Herzl'in kendisi dinsizdi, Allah’a inanmazdı. Dini kitaplara sadece kendi göç politikasını desteklediği ölçüde yakınlık gösteriyordu. 1896'da 'Yahudi Devleti' adlı kitabının yayımlanmasıyla birlikte, Siyonist mücadelenin bir Yahudi devletinin kurulması yönünde verilmesi gerektiğini öne sürmüştür. Siyonist devlet için Filistin mi Arjantin mi uygundur? Seçenekleri üzerinde çalıştı.
Herzl; "Biz, bize verileni ve Yahudi halkının seçtiğini seçmeliyiz. Arjantin, geniş arazileri olan, seyrek bir nüfusun yaşadığı, ılıman iklime sahip, yaşamak için en elverişli ülke sayılırdı. Arjantin, arazisinin bir kısmını bize bırakırsa saygın bir kazanç elde eder. Ancak Yahudilerin bu bölgeye sızması bazı hoşnutsuzluklar doğurur ve bizim yeni hareketimizin özü hakkında Arjantin devletinin bilgilendirilmesi gerekebilir. Tabii, Filistin bizim her zaman hatırlayacağımız tarihi evimiz." demişti.
Herzl, kongrede; "Eğer Sultan Hazretleri bize Filistin'i verseydi, biz Osmanlı'nın maliyesini yeni baştan düzenleme görevini üstlenebilirdik. Biz varlığımızın garantisini verebilecek bütün bir Avrupa'yla ilişki halinde kalacak tarafsız bir devlet olarak kalmalıyız." Basel'de gerçekleştirilen ilk Siyonist kongrede Herzl, Yahudi devletinin kurulacağı bölgenin Filistin olacağına dair nihai kararı vermiştir. Herzl günlüğüne şunları yazmıştır:
"Basel'de Yahudi devletinin temellerini attım"
Basel'de aynı tarihlerde Dünya Siyonist Örgütü kurulmuştur. Herzl öncülüğünde hareket edecek olan bu organizasyonun kuruluş amacı, Siyonistlerin ekonomik ve siyasi bağlamda hedeflerini gerçekleştirmek olmuştur. Bir çatı altında toplanan siyasi yelpazenin içerisinde asıl söz sahibi olanlar Herzl gibi düşünen Siyonist Sosyalistlerdi.
Herzl'e göre Yahudiler ayrı bir din ve ayrı bir kültür yerine ayrı bir devlet meydana getirmek amacı ile içinde bulundukları diğer uluslardan ayrılmalıdırlar. Birtakım mitlerden yola çıkarak üstün ırk olduklarını iddia eden siyasi Siyonizm, Yahudiliğin maneviyatını gölgeleyen, bütün insanlık için tehlikeli bir ulusçuluk akımıdır. Filistin ve Gazze'de katliamlarına karadan ve havadan devam eden katil çetenin karakterinden dökülen vahşet görüntüleri, malumun ilamıdır. 7 Ekim'den bu yana Filistin topraklarında sürdürülen İslam-Küfür savaşında 18 800 kadın çocuk şehit edilirken, 51 bin kardeşimiz de yaralandı. İsrail'in hava bombardımanı sonucu Gazze'de 126 hükümet binası yıkıldı, 90 okul ve üniversite de hizmet dışı kaldı. 52 500 konut tamamen yıkılırken, 22 hastane ile 53 sağlık merkezi hizmet dışı kaldı.
Kara harekâtında direniş güçleri karşında ağır yenilgiye uğrayıp kan kaybeden terör devleti, Gazze'de orantısız güç kullanarak sivil asker ayırt etmeksizin; kadın, yaşlı ve çocukları katlederek vahşet dosyasına her saat yeni bir sayfa daha eklemektedir. Siyonist katiller hava bombardımanlarıyla Filistinlileri canlarından bezdirerek Gazze'yi insansızlaştırmak, göçü hızlandırmak, hülasa bu taktikle bir çeşit muhaceret sömürgeciliğini gerçekleştirmek istemektedir.
Yossef Weitz: "Bizim için açık olmalıdır ki bu ülkede iki halka yer yoktur. Müslüman Araplar çıkıp giderlerse bu bize yeter. Tek bir köy, tek bir aşiret dahi bırakmamak lazımdır... Roosevelt ve bütün diğer dost devletlerin şeflerine anlatmalı ki eğer bütün Müslümanlar giderse ve hudutlar Litani nehri boyunca biraz Kuzey'e ve Golan tepelerine doğru bir miktar Doğu'ya doğru itilecek olursa, israil toprağı hiç de küçük sayılamaz " diyor.
HAMAS, Filistin'de Yahudilerle değil, Siyonistlerle savaşıyor. Bu terör devletinde demokrasi ve insan hakları birer safsatadan ibarettir. "İsrail Demokrasisi" sadece beyazların egemen olduğu bütün sömürgeci ülkelerde olduğu gibi temelinde bir ırk ayrımına dayanır. İsrail'in bu garip demokrasisini hamisi, büyük şeytan "Amerika demokrasisine" benzetmek mümkündür. Amerikalılar bir yüz yıl boyunca, utanmadan "özel kuruluş" adını koydukları bir yöntemle siyah ırkı esaret altında tutmuşlar ve topraklarını ellerinden almak için kılıçtan geçirdikleri Kızılderililerin arda kalanlarını kovaladıktan sonra da "Bağımsızlık bildirilerinde" insan haklarından söz açarak yeryüzünde bütün ırkların eşit olduğunu ilan etmişlerdir(!)
Demokrasinizi yesinler(!)israil bir demokrasidir fakat bu "Gazzeliler, Siyahiler ve Kızılderililer" için değil... Evet, Siyonizm'in kuruluş kanunlarının bu kişileri hiçbir utanç duygusu taşımadan "Yahudi olmayanlar" şeklinde tarif ettiği de bir hakikattir.