1948'de sömürgeciliğin sona ermesinden önce Birleşmiş Milletler büyük ölçüde Batılıların elindeydi. Bu örgüt Filistin ülkesinde halkın üçte iki çoğunluğunu teşkil eden Müslüman halkın kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmeleri hakkına karşı çıkarken, Siyonist israil ordusunun Filistin'de işlediği cinayetleri karşısında üç maymunları oynamakla kendi öz kuruluş nizamnamesini çiğnemektedir.  

   İşgalci israil'in kurucusu Ben Gurion : "İngilizlerin gidişine kadar, ne kadar uzakta olurlarsa olsun hiçbir Yahudi kolonisi Müslümanlar tarafından ele geçirilmemişti. Siyonist Hagana daha sonra güçlü ve devamlı hücumlarla Müslüman Filistin şehirlerinden Teberriye, Hayfa, Yafa ve Safed’i işgal etti. " demişti. BM tarafından Siyonist katillere verilen % 56 oranında Filistin toprağı bu şekilde zorla genişletilerek % 80'e çıkarılmıştır. Hagana, Irgun  ve Stern Grubu adını taşıyan terör örgütlerinin "oldu bittileriyle " Filistin'den toprak aşırıp gecekondu bir devlet kurulmuş olsa da Filistinliler  var oldukça İsrail'e karşı mücadele devam edecektir.

   Siyonistlerin "Tarihi haklar" hikâyesi böylece bir yalan ve kan bilançosu ile sona ermiş bulunmaktadır. Şu veya bu tarihi haklar "kavramı üzerine kurulmuş" Siyonist istekler yüzünden yeryüzünün tamamının kargaşa ve tufan içinde kaldığını bütün özgür  dünya  halkları Gazze'de gördü. Terör şebekesi israil, dünyanın aklıyla alay edercesine  iki aya yakın bir sürede  Gazze  ve Filistin'in diğer beldelerini  karadan, havadan ve denizden kuşatıp bombalayarak binlerce kadın ve  çocuğu şehit ettiğine bütün dünya şahit oldu.

   75 yıldan beri yerinden yurdundan edilmiş Filistinliler, Siyonistlerin kanlı dosyasını katillerine gül atarak mı temizleyecektiler? Direnmeyip oturarak mı özgürlüklerine kavuşacaklardı? Asla! Özgürlük bedel ister. Kaldı ki bu insanlar binlerce yıldan bu yana bu topraklarda oturmuşlar, çalışmışlar, yaşamışlardır. Şimdi kendi öz vatanlarından atılmışlardır yahut kendi topraklarında yabancı gibi yaşamaya zorlanmaktadırlar. Bu halkın direnişi anlamsız veya uzak bir "tarihi haklar" iddiası değil, fakat bizzat kendi yaşayışının köklerine doğru yönelmiş devamlı saldırıya karşı ölüm kalım mücadelesidir. HAMAS, İslami Cihad, Hizbullah ve mücadelenin diğer bileşenleri bu ideal için israil'le savaşmaktadır.

    Tarihi açıdan, siyasi Siyonizm'in katı kapalı propagandacılarının Filistin üzerinde "Haçlılardan" daha ileri hakları yoktur. Binlerce yıllık "geri dönüş" hasreti efsanesi XXI. Yüzyılda Siyonist devletin sömürgeci ve kan içici gerçeğini maskelemeye yaramaktadır. Filistin'e geri dönüşü ve bu toprakların tamamına hâkim olma idealini gönüllerinde saklayan, Yahudiliğin ruhani liderleri vaktiyle seslerini duyuramamışlardı. Bu konuda Yahudilerin özel haklara sahip oldukları Müslüman İspanya'da yetişmiş, Yahudi filozof ve şair Yehuda Halevy'yi (1085-1141) örnek verelim. Bu mistik şair Yahudilerin şahsında bir peygamber görüyor ve şunları belirtiyordu:

 "Onların özel Tanrı vergileri olan kutsal sezgileri, israil ülkesinden başka yerde yeşermez. "

    Bugünkü Siyonistlerin reklamını yaptıkları halde aslında inanmadıkları bu çağrı o zaman cevapsız kalmıştı. Yehuda Helevy, İspanya'dan yola çıkarak Kudüs'e vardığı ve bu şehrin kapılarında hayata veda ettiği halde hiç kimse kendisini izlemedi. Hakeza XIII. Yüzyılda filozof ve mistik Naşamanid de aynı akıbete uğradı. Filistin'e geldi fakat arkasından kimseyi sürükleyemedi...

   Filistin'e büyük göçmen dalgalarını getiren ne "geri dönüş hasreti" ne de hahamların yüzyıllık "kurtarıcı ruh" inançlarıdır. Bu dönüşün sebebi işkencedir. Nitekim Kudüs'ten Haçlılar tarafından atılmalarından sonra Yahudiler 1492'de bir kere daha "Katolik Krallar" tarafından İspanya'daki topraklarından atılmışlar ve Katolik kilisesinin büyük işkencesine boyun eğerek zorla din değiştiren bir kısım Yahudi'nin dışındaki diğerleri Avrupa'nın çeşitli ülkelerine dağılmışlardı. Az bir kısmı ise Filistin'e gitmişti.

    Hülasa, siyasi Siyonizm aslında özellikle Filistin toprağına dönük değildir. O devirde moda olan sömürgeci diline göre sadece "boş bir alan" bulmak gerekiyordu. Yani batının egemenliği altında bir toprak... Yerli bir halkın hiç göz önünde bulundurulmayacağı bir ülke...

 

    Dostlar, yok öyle yağma bir dünya... Boş topraklar efsanesi geride kaldı, artık ortada bir Filistin gerçeği, gasp edilmiş toprakları ve bu toprakların bağrından çıkmış, kendi halkının haklı davasını güden, direniş hattında bedel ödeyen HAMAS ve İslami Cihad hareketleri vardır.