"(İnsan) hiçbir söz söylemez ki, mutlaka yanında hazır bir gözetleyici (melek) bulunmasın! Ve ölüm sarhoşluğu hak olarak gelmiştir. (O vakit ona:) (Ey insan!) İşte bu, kendisinden kaçıp durduğun şeydir!(denilir.) Sûra da üfürülmüştür. İşte bu, tehdid günüdür! Ve herkes, beraberinde bir sevk edici, bir de şâhitlik edici (iki melek) olduğu hâlde gelmiştir. (Ona şöyle denilir:) And olsun ki, (sen) bundan gaflette idin; şimdi senden perdeni(kaldırıp) açtık; bugün artık gözün keskindir! (Beraberinde) ona arkadaş olan (melek) de: "İşte yanımda bulunan (amel defteri) hazırdır! der." (Kaf:18-23)
Üstat, bu ayetleri okurken, Şeytan ona şöyle dedi. 'Kur'an'ın dil ve anlatımındaki üstünlüğü ve biricikliğini çok önemsiyorsunuz. Oysa bu ayetlerde nereden nereye geçiyor? Ölümden kıyamete atlıyor. Sura üflenmesinden, insanın hesaba çekilmesinin sonuna yetişiyor ve cehenneme kavuşuyor. Size bu atlamalar tuhaf değil midir? Kur'an'ın çoğu yerinde, böyle birbirine uzak konular aniden birleşiyor. Anlatım güzelliği bunun neresinde?' sözleriyle itiraz etti.
Üstat, Kur'an'dan aldığı istimdat ile şeytana: " Aklın karışık ve kalbin bozuk. Sana tuhaf görünen şey tam da O'nun mucize oluşunun işaretidir. Kur'an, derin bir meseleyi oldukça kısa anlatabilen, icaz bir kitaptır. Bu türden erişilmez anlatımlara Kur'an'ın her yerinde rastlamak mümkündür.
Şu ayetlere bak ey İblis! “Ve denildi ki ey yer! Suyunu yut! Ve ey gök! (Sen de yağmurunu) tut!" denildi. Su çekildi, iş bitirildi, (gemi) Cudi dağına oturdu ve: " Allah'ın rahmetinden uzak olan) zalimler güruhu helâk olsun!” denildi. (Hud: 44)
"Semûd (kavmi), azgınlığı yüzünden (peygamberini) yalanladı. Hani onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) ileri atılmıştı da Allah'ın peygamberi (Sâlih) onlara: Allah'ın devesini kesmekten ve onun su içmesini engellemekten sakının, demişti. Fakat kendisini yalanladılar da onu (o deveyi) kestiler; bunun üzerine Rableri, günahları sebebiyle üzerlerini büyük bir azabla kuşatıp onları yerle bir etti. Ve (O,) bunun (bu yaptığı işin) akıbetinden korkmaz!" (Şems Suresi:12,13,14,15)
Evet, hayat kılavuzumuz Kur'an, Semud kavminin macerasını üç cümleyle ne güzel de özetliyor. Salt bununla yetinilmiyor, daha hayretengiz ve ibretamiz ayetler var. Bir de şu ayetleri dinle:
'Balığın yuttuğu Yunus'u da hatırla ki, öfkelenerek kavmini terk etmiş ve bizim de kendisini bu yüzden bir sıkıntıya uğratmayacağımızı sanmıştı. Sonra karanlıklar içinde kaldığında niyaz etti: Senden başka ilâh yoktur; seni tenzih ederim! Gerçekten ben (nefsine) zulmedenlerden oldum!" diye nidâ etmişti.' (Enbiya: 87)
Ey İblis! Burada, 'Kendisini sıkıntıya uğratmayacağımız' cümlesinden, 'Karanlıklar içinde seslendi' ye geçiliyor ama bu ne sözün güzelliğine ne de anlama zarar vermiyor ki. Yunus (a. s)'un zorlu serüveninin geri kalanını akla havale ediyor. Kaf süresideki söz mucizesi de konu bütünlüğü içinde değerlendirildiğinde olağanüstüdür. Kafirin, bir gününün elli bin sene olan geleceğine ve ondaki dönüşümlere, inançsızların başına gelecek acılara işaret ediyor. Fikri, şimşek gibi onların üzerinde dolaştırıyor. Uzun bir zamanı, bir anmış gibi tasvir ediyor.
Ve sen ey İblis, bütün bunlara itirazın, bir sözün varsa söyle!
İblis, 'Bunlara karşı gelemem! Savunamam. Ama beni dinleyen, bana uyan çok ahmak var. Bana yardım eden insan suretinde şeytanlar dolaşıyor ortalıkta. Filozoflardan birçok firavun var, kendini ilahlaştırma konusunda benden ders alıyorlar. Senin gibilerin bu türden sözlerini engellemeye çalışıyorlar. Bu yüzden sana teslim olmam.' dedi ve münazara bitti.