Seyyid Kutup, büyük kısmını zindanda yazdığı ''Fî Zılâl'il Kur'an(Kur'an'ın Gölgesinde) isimli tefsirinde çocuk ve aile eğitimini detaylı ve harika bir üslupla anlatmıştır. Seyyid Kutup, Mısır'ın mazlum halkına musallat olmuş devrin favori diktatörlerinden hiçbir zaman merhamet dilememiş, tam aksine onların Firavuni rejimlerine meydan okuyarak darağaçlarına yürümüş ve yazdıklarının faturasını kanıyla ödemiş yiğit bir dava adamıdır. Bugünkü köşe yazımı aziz şehidin tefsirinden istifade ederek sürdürmek istiyorum.
Kur'an'ın tevhid ve ahiret meselelerini diliyle sunmak için seçtiği sureye ismini veren Lokman(as.)'ın kimliğine ilişkin net bir bilgiye sahip değiliz. Lokman'ı, Kur'an'ın tanıttığı kadar tanıyoruz, teferruat bilgiler İsrâiliyattır. Kimileri Lokman'ın Peygamber, kimileri de salih bir kul olduğunu söylemiş olup çoğunluk ikinci görüşü benimsemiştir. Lokman'ın İsrailoğullarının yargıçlarından biri olduğu söylenmekle birlikte Habeşistanlı veya Sudanlı bir köle olduğunu söyleyenler de vardır. Hülasa, Lokman(a. s) söylenenlerin hangisi olursa olsun; ister bir siyahi, isterse bir köle olsun, Kur'an, bizlere, içeriği Allah'a şükür olan hikmeti ona verdiğini belirtiyor.
"Andolsun ki, biz Lokman'a hikmet i verdik. Allah'a şükret, dedik" Burada hikmet sahibi kişi örnek alınmak suretiyle Allah'a şükre, Kur'anî bir yönlendirme vardır. Bu dolaylı yönlendirmenin yanında başka bir yönlendirme daha yer alıyor. Allah'a şükür, şükredenin biriktirdiği erzak olup, ona yarar sağlamaktadır. Allah'ın şükre/teşekküre ihtiyacı yoktur, yaratıklardan hiçbiri Onu yüceltmese de O(cc.), kendi özü gereği zaten yücedir. Kaldı ki verilen nimetler şükrü gerektirir. Şükür nimeti ziyadeleştirir; şükûrsüzlük ise nimeti nikmete (yokluğa) çevirir. "Kim şükrederse kendisi için şükreder. Kim nankörlük ederse bilsin ki Allah zengindir, övülmeye lâyık olandır" Ahmağın ahmağı, hikmetin gereğini yerine getirmeyen ve kendisi için böyle bir erzak biriktirmeyendir. Sonra hikmet sahibi Lokman'dan oğluna öğüt görünümünde tevhit meselesi geliyor.
"Ey oğulcuğum! Allah'a ortak koşma, çünkü ortak koşmak, büyük bir zulümdür." (Lokman:13) Babanın oğluna öğüdünün iniltisi dolayısıyla ayet, zarif bir anlatım içinde; ana-baba ve çocuklar arasındaki ilişkiyi gündeme getiriyor ve bu ilişkiyi ince duygu dolu ilham verici bir görünümle sunuyor. Bununla birlikte inanç bağı bu güçlü bağdan önceliklidir:
"Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Anası onu zayıflık üstüne zayıflık çekerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. Bana ve ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş Allah'adır." (Lokman:14)
"Eğer onlar seni körü-körüne bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme; dünya işlerinde onlarla iyi geçin, Allah'a yönelen kimsenin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz banadır. O zaman size yaptıklarınızı haber vereceğim." (Lokman:15)
Çocuğa, ana-babasına ilişkin tavsiyeler, Kur'an'da ve Hz. Peygamber (s.a.v)'in öğütlerinde yinelenmektedir. Ana-babaya, çocuklarına ilişkin tavsiyeler ise pek az görülür. Onun da çoğunluğu özel şartlarda, özel bir durum olan çocukların diri diri toprağa gömülmesi olayına ilişkindir. Bunun nedeni, salt insan yapısının çocuğun korunup kollanmasını üstlenmiş olmasıdır. Fıtrat, insan varlığının, Allah'ın dilediği yönde sürekliliğinin sağlanması için doğmakta olan kuşağı gözetip koruyacak biçimde kurulmuştur. Ana-baba çocuklarına cisimleri, psikolojik varlıkları, ömürleri ve sahip oldukları tüm değerli varlıklarını usanç belirtisi ve serzeniş göstermeksizin cömertçe verirler. Verdiklerinde sanki alan onlarmış gibi, sevinç, coşku ve gayretle verirler.
Fıtrat, ana-babanın çocuklar konusunda uyarılmaları işinde tek başına yeterlidir. Çocuk ise; o, ömrü ruhu ve psikolojik güçlerini gelecek hayata hazırlanan kuşak için kurban verdikten sonra artık dünyaya sırtını dönmüş olarak hayatın sonlarını yaşayan kuşakla ilgilenmesi için yinelenen uyarılara ihtiyaç duyar. Çocuk, tüm ömrünü adamış da olsa, ana babasının ortaya koydukları özverinin bir kısmını bile karşılayacak olanaktan yoksundur. İşte sözünü ettiğimiz durumu ortaya koyan tasvir: "Anası onu zayıflık üstüne zayıflık çekerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur" ayeti büyük özverinin ana çatısını çiziyor... Durumun doğasının gereği anne yükün büyük payını yüklenmekte ve onu daha toleranslı, daha şefkatli ve daha derin ve etkin duygusallık içinde yerine getirmektedir...
Bu duygulandırıcı sahne aracılığıyla ilk nimet verene, ardından da ikinci nimet veren ana-babaya şükrana yönlendirerek görevleri sisteme koyuyor. Buna göre; önce Allah'a şükür geliyor, onu ana-babaya teşekkür izliyor... "Bana ve ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur." Bu gerçeği edilmiş şükrün yarar sağlayacağı ahiret gerçeği ile bağlıyor. "Dönüş Allah'adır."