Müslüman bir ülkede, öğrencilerine ders veren, anne ve babalara çocuk büyütülmesi ve yetiştirilmesi hususlarında tavsiyelerde bulunup hastalarını tedavi eden Müslüman bir psikoloji  profesörü, yaşadığı  Müslüman toplumun sosyokültürel  yapısını dikkate almadan, bu  çalışmalarının tümünü Amerika'da veya  Avrupa'da yayınlanmış veya bu yayınlarından körü körüne tercüme  edilmiş kitaplardaki uyarlanmamış teori ve uygulamalarının çocuklarımız ve gençlerimize dayatılmış olmasını kabul etmiyoruz. Bu alanda kelli felli birtakım profesörlerin bilinçli veya bilinçsiz olarak Batının kertenkele deliğine tam olarak uymaları için halkın düşünce, fikir ve duygularını şekillendirme yönündeki çalışmalarının tolere edilecek bir tarafı yoktur.

 

İslam Dünyasındaki çocuk psikologlarıyla çocukların davranış bozuklukları ve problemleri hakkında konuşulduğunda, ezici çoğunluğunun dogmatik olarak "anne baba her zaman haksızdır" şeklindeki Batılı görüşe katıldığı görülür. Egemen dogmatik Batılılarla birlikte kertenkele deliğine kuyruğunu kıstıran zevat, nedense çocuklarımızın anormal bir yetişkine dönüşmemesi için her çeşit fiziksel ve psikolojik cezadan uzak tutulmaları gerektiğini söyleyen, "çocukların kırılgan kişiliği" konusundaki popüler modern kavram yanılgısına büyük duyarlılık gösterirler. Kısmen bunun nedeninin, ebeveynlerin kendi mahrumiyetinden kaynaklandığı söylenebilir; çünkü geleneksel Müslüman toplumlarımızda ailelerin çoğu babalarından, çocuk yetiştirme adına sert ve İslam'ın ruhuna uygun düşmeyen uygulamalar almışlardır. 

 

Batı Dünyasının çocuk psikolojisi alanındaki teori ve uygulamalarının körü körüne Müslüman toplumlara aşılanması, akademik ve sosyal cürümden başka bir şey değildir. Batılı ailenin ölümünün muhtemelen tek sorumlusu olarak görülebilecek çocuk psikolojisinin bu teorilerinin, ABD ve Avrupa'daki deneysel ve pratik uygulamalarıyla birlikte birebir aynen aktarılmasının, genç Müslüman neslin yabancılaşmasında ciddi etkileri olmuştur. Aslında, daha modern(leş)miş Müslüman beldelerde bu olumsuz etkiler şimdiden görülmeye başlanmıştır bile...

 

İslam'a göre, büyük aile ilişkilerinin korunması dinin emrettiği bir zorunluluktur. "Çocuk her zaman haklıdır" şeklindeki gevşek popüler tutum, zıvanadan çıkmış bir çocuğu ebeveynine karşı saygısızlığa teşvik edebilir. Bu tutum, eğer önü alınmazsa çocuğun İslam'da en nefret uyandırıcı günahlardan biri olan, anne ve babasına nankörlük eden bir genç olarak yetişmesine yol açabilir. Bu durumu, kendini Batılı bir modelle özdeşleştiren Müslüman Psikologlarımıza dönerek örnekleyebiliriz. Onlar, şımarık ve zıvanadan çıkmış bir çocuğun endişeli ebeveynine, güya zavallı çocuğun bunalıma sürüklenmemesi için daha fazla müsamahalı olmasını söyler. Dahası, bu profesör unvanlı uzmanımız, annesine karşı kaba davranan çocuğunu cezalandırdığı için babayı suçluluk duygusuna sürükler. Bu vakada suçlu(!) baba, eğer bu uzman tavsiyelerini içtenlikle yerine getirir ve müsamahanın sınırlarını gözetmezse oğlu nasıl bir yetişkin olacaktır? 

 

Aslında Batı'da bile bazı bilim adamları, modern Avrupa'nın orta sınıf ailelerinde görülen ve modern psikolojinin teşvik ettiği aşırı müsamaha ve istikrarsız disiplin anlayışını günümüz gençliğinde sıkça karşılaştığımız psikopatik (duygusal yönden acımasız ve suç işleme potansiyeline sahip kişilik yapıları olan) ve suç içeren davranışların başlıca nedeni olarak görmektedirler. Meşhur psikiyatrist Anthony Storr, ebeveynlerin çocuklarına yönelik kısıtlayıcı davranışlarını uygun görmeyen psikologların tutumları hakkında çarpıcı tespitlerde bulunmuştur: 

 

 "...Anne ve babalar bazen tek kusurları olan ebeveynlikten dolayı eleştiriye uğradıklarını görmektedirler. Ebeveynler koruyucu olduğu ölçüde iyi, sınırlayıcı oldukları ölçüde kötüdürler. Halbuki çocuk eğitiminde kısıtlama olmadan koruma olamayacağından hiçbir ebeveyn bu çift isimlendirmeden kaçamaz." 

 

İnsanlığın sosyal, siyasi, moral ve kültürel değerler anlamında dibe vurduğu bir çağda yaşadığımız yadsınamaz bir hakikattir. Müslüman insanın hayatın her alanıyla ilgili birikimleri, değerleri ve medeniyet değerleriyle insanlığa umut olması gerektiği, umutsuzluğun, yıkılmışlığın, çelişki ve çatışmaların kucağında kendisinin dahi umut taşıyamadığı bir zamanda,  Afrika kıtasından Amerika'ya göç etmiş ancak İslam Dünyasının gerçeklerinden haberdar, akademik birikim ve deneyimi eşliğinde imani tefekkür ve cesaretle, kertenkele çukurunda debelenen Müslüman Psikologların kahredici bir ikilem içinde yaşadığı gerçeğini gözler önüne seren ve İslam toplumlarında modern çocuk psikolojisi konusunda bir otorite sayılan Prof.  Malik Bedri’nin şu tespitlerine katılmamak elden midir??:

 

"Eğer çocuklarınızın Amerikan filmlerinde gördüğünüz gibi, büyüdüklerinde ayaklarını masanın üzerine atarak yüzünüze karşı uzatıp oturmasını ve dırdır eden, sıkıntı veren bir ihtiyar olduğunuzda sizleri bir huzurevine kapatmasını hoş karşılayacaksanız, o zaman Amerikan çocuk psikolojisinin eserlerinin esiri olmaya devam ediniz. Fakat siz, anne ve babaya nezaketi Allah'a ibadet gibi gören Kur'an ayetlerine hala değer veriyorsanız, şu ayetleri hatırlayınız:  

 

"Rabbin kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, anne ve babaya iyilik edin. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara "öf" bile deme ve onları azarlama. İkisine de tatlı ve güzel söz söyle. İkisine de acıyarak tevazu kanatlarını ger ve şöyle de: Ey Rabbim! Onların beni küçükten terbiye edip yetiştirdikleri gibi, sen de kendilerine merhamet et." (İsra:23,24) 

 

Ey muallimler, ey mürebbiler! Hz. Peygamber'in, "Cennet annelerin ayakları altındadır" sözüne gerçekten değer veriyor ve inanıyorsanız attığınız adımlara dikkat ediniz. Aksi halde bilmeden derin bir kertenkele çukuruna düşebilirsiniz. Gelenekler ölebilir, bu meselede hassasiyetlerinizi yitirebilirsiniz, ancak güzel bir İslami geleneğin yavaş yavaş ölmesinde rol almanızın, hiçbir şekilde kabul edilebilir bir durum olmadığını da unutmayın.