Bugünkü köşe yazımın ana temasını oluşturan Efendimiz (s.a.v)'in meşhur hadisidir. Müslümanlardan bazılarının Yahudi ve Hıristiyanların absürt ve İslam dışı olan niteliklerini taklit ederek onlara uyacaklarını haber vermiştir.  Allah Resulü, dostlarına: "Onlar bir kertenkele deliğine girseler, sizler de onları takip edeceksiniz" (Sahihi Müslim) hadisi şerifini irad buyurdular.   

Günümüz dünyasında modern yaşama sahip Müslümanların her adımında Peygamberimizin bu uyarısının gerçekleştiği o kadar açık bir şekilde görülüyor ki, ayrıca örneklendirmeye gerek bile kalmıyor. Modern psikoloji ve sosyal bilimler alanında batı dünyasından bize aktarılan görüş ve yaklaşımları içeren bilgiyi analiz edip tasnif etme ve akıl süzgecinden geçirme zahmetinde bulunmuyoruz. İslam Dünyasında Sosyal Bilimler alanında akademik seviyede bir değerlendirme ve uyarlama olmaksızın, bunu toptan kopyalamanın revaçta olduğu açık bir şekilde gözlenmektedir. Aşağılık kompleksine düşmüş Müslüman psikologlarımız ve sosyal bilimler alanındaki bilim adamlarımızın, adam gibi davranmayı bırakıp batılı düşünürlere teslimiyeti yüzünden Yahudi-Hıristiyan Batı uygarlığının ürünü teori ve uygulamalar bunların marifetiyle büyük bir ayrıcalığa sahip olmakla kalmamış, İslam Ülkelerindeki Sosyal Bilimler kürsülerine de egemen olmuşlardır.   

Müslüman bilim adamları ve halklar arasında baş gösteren Psikoloji disiplinindeki Batılı teori ve uygulamaların düşüncesizce tekrarı, İslam Düşüncesine yönelik tehditlerin en ciddilerinden biridir. Batılı psikologlarla birlikte kertenkele çukuruna düşmüş Müslüman Psikologların insanın kişiliği, güdüleri ve davranışları hakkında ileri sürdükleri teorilerin pek çok açıdan İslam ile çeliştiği, hem bu yaklaşımların Müslüman toplumların ruhuyla uyuşmadığı malumun ilamıdır. Bu teoriler ve uygulamalar dikkatlerimizi çekecek ve hoşumuza gidecek bir biçimde özen gösterilerek "bilim" kılıfıyla bezenmiştir. Müslüman psikologlar, dünyanın başka yerlerindeki meslektaşları gibi, prestijli bilim şemsiyesinin altına sığınmak konusunda aşırı bir gayret içindedirler. Bu saik, onların bilinçli veya bilinçsiz olarak, tam bir körlük içinde kendi ülkelerinde uygulanması mümkün olmayan teori ve pratikleri kabul etmelerine neden olmaktadır. 

Müslüman sosyal bilimciler, Batılı düşünürlerin din hakkındaki yazılarında muharref Yahudi-Hıristiyan mirasının etkisiyle önyargılı bir görüş ve tutum sergilediklerinin farkında olmalıdırlar. Onlardan pek çoğunun bir hayat sistemi olan İslam hakkındaki bilgileri ya çok azdır veya hiç yoktur. Kim ne derse desin, Müslüman davranış bilimcileri kendi ideoloji ve inançlarını savunurken ıkınıp sıkılmadan ve mahcubiyet duymadan Kur'anî ve İslamî bir bakış açısıyla görüşlerini ortaya koymalıdırlar. Demek ki esas olan, Müslüman Bilim insanının, bütün organlarının davası ve inancı için çalışmasıdır.  Gazali'ye göre kendi amacı dışında işleyen bir organ hastadır. Psikolojik problemlerin sebebi kalp ve aklın kendi amacı dışında kullanılmasıdır. Ona göre kendi bedensel varlığımız dâhil olmak üzere tüm görünen alem, bireyin gerçek kimliğini bulması için birer aracı rolündedir.  

Madem ki bu evreni, en küçük elektrondan en büyük galaksiye kadar bir düzen içinde tutan kadir-i mutlak bir Yaratıcı var ve O, vahyini peygamberleri aracılığıyla bütün alemlere rehberlik etmesi için göndermiş: İslam dini, ne pekiştirici olarak günahtan arınma belgesi veren bir Katolik kilisesi olarak görülebilir ne de alimleri veya papazları aracılığıyla insanları kontrol etmeye çalışan "doğru" ve "yanlış" yerini "dindar" ve "günahkâr alsın diye uğraşan bir kurum veya özel bir devlet şekline indirgenebilir. 

Her şeye rağmen Müslüman psikologlar, akademik çalışmalarında Batılı psikoloji ile hemhal olurken, davranışçılığın felsefi temelini ve tarihini anlamak için çaba harcamalıdırlar. Genel insan davranışları hakkındaki deneysel temelli psikolojik teori ve uygulamaları körü körüne kabul etmemeli, bu öğretilere karşı uyanık olmalıdırlar. Çünkü Deneysel psikoloji, psikolojiye salt doğa bilimleri gözlüğüyle bakar ve onu bilimsel yöntemler yardımıyla anlamaya çalışır. Deneysel psikolojinin odaklandığı konular davranışı belirleyen süreçler ve zihinsel yaşamın doğasıdır. Müslüman Psikologlar kertenkele çukurundan bir an önce çıkıp formüllerin arkasındaki kültürel varsayımları ve onların kılık değiştirmiş inanç ve düşüncelerini eleştirel bir dikkatle incelemelidirler.  

Hülasa, eğer Müslüman eğitim psikologlarımız bu sorumluluğunu idrak etmez ve kendisini İslam dışı yapılara adapte edecek varsayım ve teorileri akılsızca kabul ederse işte o zaman Hz. Resul-i Ekrem(s.a.v)'in bahsettiği davranışsal kertenkele deliğine tam olarak girmiş olacaktır. Diğer taraftan, iyi örgütlenmiş bir Müslüman psikologlar grubu, genel anlamda Batı psikolojisini ve hastalıklı materyalist davranışçılığı manevi zindelikleriyle yeniden inşa edebilirler.