Lügatte "büyüklük ve büyüklenme" anlamına gelen kibir bir ahlaki terim olarak, kendini büyük görme, büyüklenme, başkalarını küçük görme demektir. Kur'an'da tekebbür ve istîkbar ifadeleri kibir anlamında kullanılmıştır. Kuran'da kibirli kimselere mütekebbir, müstekbir denilmiştir. Kibir bir hastalıktır. “Allah, kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez." (Nisa:36) buyurmaktadır. Sahip olduğu her şeye Allah'ın lütfu sayesinde erişen insanoğlu, tek başına bir hiç olduğunu unutup O'nun verdiği nimetler karşısında kimi zaman nankörce bir tavır sergileyebilmekte, fiziksel farklılıkları, ailesi, serveti, toplumsal statü ve bilgi birikimi gibi niteliklerinden birini veya birkaçını merkeze alarak kendisini diğer insanlara karşı üstün bir konuma yerleştirebilmektedir. 

Cahiliye döneminde kan bağı bulunan akrabanın oluşturduğu topluluğa "asabe", bu topluluğun bütün fertlerini birbirine bağlayan ve herhangi bir dış tehlikeye karşı koymak veya saldırıda bulunmak söz konusu olduğunda bütün topluluk üyelerinin harekete geçmesini sağlayan birlik ve dayanışma ruhuna da "asabiyet" denilmekteydi. Bu terimi ilk defa sistematik bir şekilde kullanan toplum bilimci İbn Haldûn'dur. 

Varoluş gayesini ve bu âlemde nail olduğu nimetlerin kaynağını unutmanın bir sonucu olan kibir ve kavmi asabiyet insanoğlunun kendisini dev aynasında görmesine sebep olmaktadır. Hakkı ve üstünlüğü güçte arayan cahiliye Arapları, ölülerini de işin içine katarak sayısal rakamlar üzerinden güç gösterisinde bulunup toplumu dizayn etmeye çalışmışlardır. Bilinçten yoksun olan bir kişi, üstün zekâsı, yeteneği veya geniş bilgisiyle herkesi kendisine hayran bırakabilir veya bu sayede asla hata yapmayacağını, kendisine bir kötülüğün dokunmayacağını zannedebilir. Nitekim her nimetin bir imtihan vesilesi olduğu gerçeğini unutan insan, onları hak ettiğini ve kendisinin elde ettiğini düşünerek kullara teşekkürü ve Rabbine şükrü unutur.  

Malum, son zamanlarda " Muallimlik feyzinden nasipsiz, Kur'an ve Sünnet çizgisini aşmış, kavimlerinin kudret ve üstünlüğünü brakisefal kafatasçılığında arayan mütekebbir dört cühela, Erzurum Karayazı İlçesi girişindeki Türkçe- Kürtçe, "Hoş geldiniz" yazılı tabelası önünde fotoğraf çektirip Kürtçe yazıyı işaret ederek hakaret içeren hareketlerde bulunma görüntüleri sosyal medyada gündem olup tepki çekince, söz konusu öğretmenler açığa alındılar. Milli Eğitim Bakan Sayın Mahmut Özer'in inisiyatif alıp soruşturmanın selameti için bu kafatasçıları açığa almış olmasını takdirle karşıladım.

Ahlak ve edebe mugayir hareketler sergileyen bu pespaye zihniyetin hayat  felsefesinin, siyonistlerinkiyle birebir örtüştüğünü söylesem, sanırım yanılmış olmam. Bu topraklar üzerinde bin yıldır birlikte yaşadığı, dün Çanakkale ve diğer cephelerde omuz omuza savaştığı kardeşinin diline tahammülsüzlük gösterip Kürdün varlığını cahiliye asabiyetine kurban eden provokatörler neyin nesi, kimin fesidirler acaba? Müslüman halkların sinir uçlarına dokunup toplumda kaos ve kargaşa çıkarmak isteyen bu tipler olsa olsa Sorosun çocuklarıdırlar. Memleketin her meselesini F Formülüyle (Faşizmle) çözmeye çalışan bu zihniyetteki zevata tavsiyemdir; Aman ne olur, Rabbinizin huzuruna mevta olarak çıkmadan önce Kur’an eczanesine uğrayın, mutat aralıklarla dört doz tevhid aşısı yaptırın ki şirk kokan asabiyet virüsünden kurtulmuş olasınız.  

Siyonistlerin, 'Bir Yahudi dünyaya bedeldir!' sözünü Ziya Gökalp'ın marifetiyle devşirip sloganlaştıran, hülasa, siyonist efsanelerden esinlenen mütekebbir güruha, sağlıklı bir ruh hali ve düşünce yapısına kavuşmaları için meselelere Kur'an'i zaviyeden bakmalarını tavsiye ediyorum. Asabiyet kibrini taşıyanlar -İster Türk, ister Kürt, ister Arap ve isterse Fars olsunlar- şeytanın kardeşleridirler. Hakeza, ırkçılık bir necaset hükmündedir; İslam fıkhında necaset necasetle değil, ancak su ile izale edilir, denilmektedir. 

İnsana daima kötülüğü ve hayasızlığı emreden şeytanın en belirgin özelliği de kibridir. "Ben daha hayırlıyım, çünkü beni ateşten yarattın, Onu ise çamurdan..." sözleriyle haddini aşıp isyanda bulunmuş ve secde etmekten yüz çevirmişti. Şeytanın temel özelliği olan kibir, tarih boyunca pek çok insanın yoldan çıkmasına sebep olmuş ve zamanla hakkı yalanlayan zalimlerin ortak tavrı haline gelmiştir. Yaratılışta bütün insanlar bir tarağın dişleri gibi eşittirler, Arab'ın Acem'e, Acem'in Arab'a bir üstünlüğü yoktur, üstünlük takvadadır' diyen bir Peygamberin ümmetiyiz biz... Peygamber (as.)ın sünnetini düstur ittihaz edinip hayat felsefesi olarak kabul ettiğimiz günden beri rahatız. Hz . Peygamber'in örnekliği çerçevesinde tevazuu kendimize prensip edindik. Çünkü Allah Resulü, ümmetini kibirden sakındırıp alçak gönüllü olmaya davet etmiştir:  

"Allah bana mütevazi olup birbirinize karşı kibirli olmamanızı ve birbirinize karşı haddi aşan davranışlarda bulunmamanızı vahyetti." (Müslim)