Hepimiz yarınlara saklamaya alıştırdık kendimizi. Bir şeylerden sonra mı gelecekti mutluluk? Acaba evlendikten sonra mı mutlu olmayı başaracaktık? Bir çocuğumuz dünyaya gelince mi?... Hayır, olmadı. İkinci bir çocuğumuz olduktan sonra mı? Tamam, diyelim ki bunların hepsi gerçekleşti. Yani evlenip anne ya da baba olduk. Artık çocuklarımız var. Dizimizin dibinde ya da kucağımızda...Fark etmez. Şu halde beklediğimiz ve özlemini duyduğumuz o mutluluğu kendimize yakıştıracak mıyız?   

Bu defa çocukların büyümesini bekleriz mutlu olmak için. Baş göz edilmelerini, hayırlısıyla iş güç sahibi olmalarını beklemeye başlarız. Belki de mutluluk kendimizce ilk torunumuzu kucağımıza alınca gelecektir. Mutluluğu beklemeye başlarız yeniden. Yeniden yarınların ardına iteleyip öteleriz mutluluğu... Hülasa, insanoğlunun istekleri sonsuzdur. Doyumsuz ve bir o kadar haris bir varlıktır. Bir vadi dolusu altını olsa, bir o kadar daha olmasını arzular. İnsanın bu kısacık ömrüyle sonsuz isteklerini karşılayıp mutluluğu yakalaması zor iş gibime gelmektedir.  

Mutluluk öyle mülk edinmek ve bir servete kavuşmakla da olmaz. Mutluluk deyince salt hayvani ve nefsani arzuların tatmini akla gelmemeli;  aksine kalplerin  Allah'ın zikriyle  itminana  ermesi olarak anlaşılmalıdır. Kaldı ki kişilerin mutluluk anlayışı farklı olabiliyor: Mesela 'Kimisi, iyi bir arabanın direksiyonuna geçince yanı başımda hazır olacaktır mutluluk derken; kimisi de hayır, emekli olup şöyle asude bir hayat sürmeye başlayınca bulurum mutluluğu, der.  

Açıkçası, ne yaparsak yapalım, neleri başarırsak başaralım, mutluluğa erişmek yolunda önümüze birçok engelin çıkması kaçınılmaz görünmektedir. Ancak ondan sonrası kesin mutluluktur. Gerçek şu ki, kişinin mutlu olup huzur bulması için şimdiden daha iyi bir zamanı yok, olmadı ve olmayacak da... Peki, şimdi mutlu değilsek, mutlu olmayı bilmiyorsak, ne zaman mutlu olacağız? Hayatımızda her zaman bir tamamlanmamışlığın olacağı muhakkaktır. Bu kaçınılmaz bir durumdur. Her zaman bir yerlere erişmemiş biri olarak yaşıyor olacağız. İmtihan sırrı bunu gerektiriyor olabilir.  Öyleyse gerçekleri kabul edip ertelemeden mutlu olmayı öğrenmek, en doğru yöntemdir diyorum.  

Anlaşılan o ki, hayatta mutluluğa giden bir yol yok aslında, mutluluk yolun kendisi, hayatın ortasıdır. Üstat Niyazi Mısri ne güzel söylemiş:  

Derman aradım derdime, derdim bana derman imiş
Bürhan aradım aslıma, aslım bana bürhan imiş...  

Evet, gelin yaşadığınız her anın hazzını hissedin, şimdinin eşsiz olduğunu bilin. Şimdiki anı özel biriyle paylaştığınızı, onun bu anı paylaşmaya değer özel biri olduğunu fark edin. Ve hiç unutmayın ki zaman su gibi akıp geçerken hiç kimseyi beklemez.  

Öyleyse, mutlu olmak için okulu bitirmeyi, işe atılmayı, memur olmayı beklemeyin, ev sahibi oluncaya kadar ertelemeyin mutluluğunuzu. Evlendikten sonraya saklamayın mutluluğunuzu, emekliliğe kadar dondurmayın mutluluğunuzu. Öyle huzur bulup mutlu olmak için hafta sonunun gelmesini, akşam olmasını, sabah olmasını de beklemeyin. Zengin olup iş adamı olmayı beklemeyin mutlu olmak için. Şimdi mutlu olmayı beceremezseniz, umduğunuz zamanların hiçbirinde mutlu olamazsınız.   

Doğrusu mutluluk yolun sonunda değil; yolun kendisindedir. Mutlu olmak için şu yöntemleri uygulamada bir nebze fayda vardır: