Evlerimiz birer mektep, birer medrese olmalıdır. Zaten ilk öğretmenler de anne ve baba değil midir? Evlatlarımıza en başta konuşmayı, yemeyi, içmeyi, kalkıp oturmayı hatta yürümeyi anne-baba olarak ilk öğretenler bizler değil miyiz? Varlıkta, kolaylıkta, sevinçte, yoklukta, zorlukta ve üzüntüde hasılı hayatın her sathında anne-baba olarak evlatlarımızın yanında yer almıyor muyuz? Bir açıdan gayemiz, endişemiz, heyecanımız, derdimiz; evlatlarımız ve evlatlarımızın dünya ve ahirette kendisine, çevresine, yaşadığı topluma hatta insanlığa faydalı bir birey olması değil midir?
Evet, genel itibariyle evlatlarımızın dünyadaki gelecekleri adına ortaya koyduğumuz çaba ve gayret az çok ortadadır. Evlatlarımızın en klasik tabiriyle “vatana, millete faydalı” iyi bir insan olmalarını herkes istiyor. Peki; faydalı ve iyi bir birey olmaları için; dahası asıl vatan ve sonsuz hayat olan ahiretteki gelecekleri için aynı çaba ve gayreti gösteriyor muyuz?
Bu sorunun cevabı herkes için değişebilir. Fakat değişmeyen hakikat: Bir baba, bir anne, bir büyük olarak bizim evlatlarımızın, kardeşlerimizin, küçüklerimizin ahiretlerini de dert etme ve iyilik cihetlerini imar etme sorumluluğu çerçevesinde hareket etmemiz şarttır.
Bu minvalde mevzumuz; evimizi bir iyilik, bir infak ve paylaşma mektebine dönüştürme dert ve endişesiyle dolup taşmaktır.
Zaten iyilik, infak, paylaşmak ve yardımlaşmak; ahiret dert ve endişesi bir yana, insanı insan yapan en temel insani hasletlerimizdendir. Acıma duygusunun, merhametin ve empatinin ete kemiğe bürünüp vücut bulduğu hasletlerdir.
Dolayısıyla merhamet, paylaşma ve yardımlaşma en temelde daha küçük yaşlarda kazanılması gereken hususiyetler olduğundan özelimizde ve bünyemizde olan erdemlerin mektebi olan evimizde evlatlarımıza, küçüklerimize kazandırmamız gereken kazanımlardır. Bir de iyiliğin göstergeleri olan bu kazanımların dünya ve ahiret saadet ve mutluluğunun betonu ve demiri pozisyonunda olduğunu da unutmamak gerekir.
Hem zaman, zemin ve insanın merhamete, yardımlaşmaya, adalete, hakkaniyete, vefaya… Yani insani ve İslami hasletlere susadığı bu atmosferde bu hasletler fazlasıyla ehemmiyet kesp etmektedir. Çağın ve coğrafyanın bu susamışlığını şüphesiz iyiliği kuşanan ve ihsana adanan evlatlarımız giderecektir. Bu evlatlarımızın da şüphesiz daha küçüklükten, adeta çekirdekten merhameti kuşandığı, adım adım iyiliğe yürüdüğü, yardımlaşmayı ve paylaşmayı özümsediği sağlam kişiliğiyle mümkündür.
Öyleyse; iyiliğe, infaka, yardımlaşmaya ve paylaşmaya dair etkinlik ve projeleri birer nimet ve fırsat bilip evlatlarımızın aktif rol almalarını sağlamalı; iyilik, ihsan, yardımlaşma ve dayanışma yolunda emeklemelerini, yürümelerini desteklemeli ve takdir etmeliyiz.
Bu çerçevede Salallahu aleyhi vesellem’in infak mektebi olan saadet evinden şu meşhur tabloyu aktarmadan yazımızı noktalarsak eksik kalır.
Salallahu aleyhi vesellem, evlerinde besledikleri koyunu kesmişlerdi. Devamını Hazreti Aişe validemizden okuyalım.
-Efendimiz koyunun etini pay ediyor ve "bunu filana, şunu filancaya" gönder diyordu. Bütün eti pay edip dağıttıktan sonra geriye sadece kürek kemiği kalmıştı.
Efendimiz Salallahu aleyhi vesellem, bana sordu:
- Ya Aişe, bize ne kaldı?
- Ya Rasulallah, gördüğünüz gibi, bize sadece kürek kemiği kaldı.
Efendimiz Salallahu aleyhi vesellem ise şöyle dedi:
- Hayır ya Aişe, kürek kemiği dışındakiler bize kaldı!
Evet, ihtiyaç sahibiyken verdiklerimizi önden ahirete gönderme şuuruyla vermek ve infak ederken ölçmeden, biçmeden, hesaba girmeden vermenin en güzel örneğinde bizim için ne güzel dersler vardır. Sallallahu aleyhi vessellem'in ifadesine göre saymadan vermek gerekir ki Allah da saymadan insana versin. (Buhari, "zekat", 22.)
Anlaşılan bizim infak ve yardımlaşma mektebi olan evimizde varlıkta infak ederken, yardımlaşırken elimizi cömertliğe alıştırmamız ve bu hasleti çocuklarımıza kazandırmamız gerektiği gibi yoklukta da cömertliği kuşanmamız ve bunu evlatlarımıza kazandırmamız gerekir. Hasılı kelam; paylaşma, yardımlaşma ve infakın bir ihsan mektebi olan evimizin olmazsa olmazlarından olması gerekir.
Rabbimizin, cümlemizi iyiliği kuşanan, ihsana adanan ve evini bir infak ve yardımlaşma mektebine dönüştüren en samimi ebeveynlerden kılması temennisiyle, vesselam.