Kalbi İslam nuruyla aydınlandığı ilk günden itibaren Hazreti Ebu Bekir, diğer hususlarda olduğu gibi Allah davası için infak ve paylaşma hususlarında da ashab-ı kiram efendilerimiz içinde en parlak yıldızlardan olmuştur. Maddi olarak ashab-ı kiramın en zenginlerinden olan Ebu Bekir radiyallahu anh, bu mali zenginliğini cömertçe İslam davası için harcamasıyla manevi zenginliğin zirvelerine de yükselmiştir. Öyle ki İslam’ın saflarına dahil olduğunda sahip olduğu 40 bin dirhemlik servetinin tümünü zaman içinde infak etmişti. Zamanında Müslüman köleleri satın alıp azad etmek suretiyle kesenin ağzını sonuna kadar açması sebebiyle babası Ebu Kuhafe’nin dikkatini çekmiş ve bir gün kendisine:

 “–Oğlum, sen hep zayıf ve güçsüz köleleri satın alıp azad ediyorsun. Madem köle azad edeceksin, şöyle güçlü-kuvvetli köleler satın al da, tehlike ve kötülüklere karşı önünde durup seni korusunlar” demesine neden olmuştu.

Ebu Bekir Radiyallahu anh ise babasına cevaben:

“–Babacığım, benim böyle davranmaktaki amacım; Allah’ın rızasını kazanmaktır. Ben onları azad etmekle ancak Allah katındaki mükâfatı istiyorum.” Demişti.

Fakat onun bu cömertliği sadece babasının dikkatini çekmemiş, aziz İslam Peygamberi Efendimiz Salallahu aleyhi vesellem’in de dikkatini çekmiş; ara sıra ashab-ı kiram efendilerimiz arasında hayır yarışının gerçekleşmesine vesile olmuştur.

İşte Tebük seferi öncesi Efendimiz Salallahu aleyhi vesellem’in yaptığı çağrı üzerine ashabı kiram arasında tatlı bir hayır yarışı başlamıştı. İnfak ediniz çağrısına en başta koşan Hazreti Ömer bu sefer hayır yarışında Hazreti Ebu Bekir’i geçmeyi ümit ediyordu.

Efendimiz Salallahu aleyhi vesellem Onun bağışını teslim alırken “ey Ömer, ev halkına ne bıraktın” diye sordu. 

Hazreti Ömer “size getirdiğim kadarını da onlara bıraktım” dedi.

Daha sonra Hazreti Ebu Bekir 4 Bin Dirhem gümüşü getirip Salallahu aleyhi vesellem’e teslim etti. Hazreti Ömer, Hazreti Ebu Bekir’in ne getirdiğini merak ediyordu.

Efendimiz Salallahu aleyhi vesellem, Hazreti Ebu Bekir’in de bağışını teslim alırken “ey Ebu Bekir! Ev halkına ne bıraktın” diye sordu.

Hazreti Ebu Bekir’in cevabı muhteşemdi. “tüm malımı getirdim, onlara da Allah ve Resulünü bıraktım” (Ebû Dâvûd, Zekât, 40/1678; Tirmizî, Menâkıb, 16/3675) dedi.

Hazreti Ebu Bekir’in bu iyilik yarışında göstermiş olduğu fedakârlık karşısında Hazreti Ömer’in gözleri yaşardı ve Ona “anam babam sana feda olsun ey Ebu Bekir! Hayır yolundaki her yarışta muhakkak beni geçiyorsun. Artık hiçbir şeyde seni geçemeyeceğimi iyice anladım” dedi.

Hissemize Düşen

Ashab-ı Kiram’ın Efendimiz Salallahu aleyhi vesellem’in infak çağrısına koşarcasına, yarışırcasına icabet etmeleri birincisi Kelam-ı Kerim’in “teavenu alel birri ve tekva”(Maide, 5/2) emri ilahi gereğidir. İkincisi Salallahu aleyhi vesellem’e bağlılığın ve duydukları muhabbetin gereğidir. Öyleyse bize düşen “İyilik ve takvada yardımlaşın” emri ilahi ve Salallahu aleyhi vesellem’e, aziz İslam davasına intisabın gereği bizim de iyilik ve hayır çağrılarına gönülden koşmamız ve yardım çağrılarını hayır yarışına dönüştürmemizdir. Yardımlaşmak, paylaşmak ve infak etmek için hayrıyla, sevabıyla en bereketli zaman olan on bir ayın sultanı Ramazanı değerlendirmek gerekir. Bire yedi yüzün verildiği bu zamanda; yetimler, muhtaçlar, muhacirler, mülteciler, mağdurlar, medreseler ve Kur’an bülbülleri için hayır yarışına giren zamanın Ömerlerine, Ebu Bekirlerine selam olsun. Hoş gelen Kur’an ve oruç ayımız, iyilik ve hayır ayımız mübarek olsun, diyoruz. Vesselam.