Kelam-ı Kerim, Rabbini unutmuş, tevhide karşı isyan bayrağını kaldırmış, iblisin, heva ve hevesatının peşinden sürüklenip günah bataklıklarında ömrünü bitirmiş; mal, mülk, güç ve iktidar zehirlenmesi yaşamış Ad, Semud, Lut, Medyen ve Eyke kavimleri gibi nice kavmin yerle yeksan olduğunu bizlere aktarıyor.

Bu açıdan kendilerini yeryüzünün hâkimi sanan,  kuvvet, iktidar ve ihtişamla meydan okuyan cümle Nemrut, Firavunların sonu büyük derslerle doludur.

Efendimiz Aleyhissalatu vesselam’ın yeryüzüne teşrifine yakın dönemde vuku bulan fil olayını da tefekkür ettiğimizde bize güzel mesajlar veriyor.

Kelam-ı Kerim “Elemtera keyfe fe’ale Rabbuke bi-ashâbi’l-fîl…” (Fil/1-2) diyor.

İhtişamı, debdebesi, saltanatı, kibri ve fillerden müteşşekil ordusuyla Ebrehe’nin helakının küçük ebabil kuşları ve bu kuşların pençelerine ve gagalarına sığacak minik taşlarla olması ne büyük bir ders…

Bu güne gelirsek nerde teknoloji devleri, nerde silah tüccarları, nerde çağa meydan okuyan bilim…

Sahi ya, Birleşmiş Milletlerin veto yetkisine sahip 5 ülke nerde; bir yılı aşkın zamandır zuhur eden ve dünyayı kasıp kavuran kovid-19’u neden veto edemiyorlar. Doğu Türkistan karşısında vahşi aslana dönüşen Çin; Çeçenistan ve Suriye’yi kan gölüne çeviren Rusya; Hiroşima, Nagazaki, Afganistan, Irak, Suriye ve Filistin’deki tescilli katliamların faili ve destekçisi büyük şeytan ABD; yüzyıllardır fitnenin ve sömürünün baş mimarı İngiltere; insan hakları edebiyatında mahir münafık Fransa ve diğer sürü emperyalist, Siyonist çete devletlerin gözle bile görünmeyen çağın ebabili korona virüsü karşısındaki perişanlıkları, tükenmişlikleri ve acizlikleri ne güzel dersler barındırıyor.

Mustazaf, yaşlı, kadın, çoluk çocuğu ezerek iktidar basamaklarını çıkan; mazlum ve masum insanların yeraltı ve yerüstü zenginliklerini, mal ve mülklerini talan ederek, kanlarını emerek saltanatlarını sürdüren cümle dünya zalimleri el birlik olmuş; ama elleri koronaya yetişmiyor, güçleri ona yetmiyor, son model teknolojik silahları bile ona işlemiyor. Evet, Allah’a karşı isyan bayrağını açanlar tarihte nasıl ki rüzgarla yağan yağmurla, selle, sesle, taşla, ebabille veya muvahhitlerin eliyle mahvedilip yok edilmişlerse bu gün de Allah dilerse tüm insanlığı gözle görünmeyen bir virüsle perişan edebilir, aciz bırakabilir, çaresiz kılabilir, mahvedebilir, yok edebilir. Amenna ve sadekna.

Lakin bu köhnemiş dünya düzenine, ihtiyarlamış kâinata, varlık gayesinden ve fıtratından firar etmiş insana, bozulmuş insanlığa rağmen biz Allah’ın merhametine iltica ediyoruz, etmeliyiz. O’nun selamet sahiline sığınıyoruz.

Bu çerçevede çağın ebabillerinden, sair bela, hastalık ve musibetlerden necat bulmamız için fiili dua nispetindeki kurallara uymak, gerekirse tedavileri olmak şarttır. Yine fiili dua nispetinde iyiliklerimizi çoğaltmalı, sadakalarımızı artırmalıyız. Kavli dua olarak da hata ve günahlarımızdan istiğfar edip Allah’a münacaat ediyoruz, etmeliyiz.

Bu vesileyle “Ya rabbi içimizden, cinsimizden sana asi kulların yüzünden bizi perişan ve çaresiz kılma. Tüyü bitmemiş bebelerimiz, beli bükülmüş ihtiyarlarımız, masum, mazlum, mustazaf duaların, hastalıkla bemecal olmuş hastalarımız hürmetine ve her daim kendi lisanlarıyla “Allah Allah” diyen nebatat, hayvanat ve cemadat hürmetine başta tahkiki bir iman, salih bir amel nasip eyle bize ve tüm insanlığa. Yine bu virüsten de azad olmayı, halas olmayı, sıhhat ve selamet bulmayı cümle kullarına ihsan eyle” diyoruz. Amin. Vesselam.