Üç kıtayı ve 65 ülkeyi etkileyecek olan Yeni İpek Yolu Projesinin bir İngiliz- Çin planı olarak sahada olması ABD`nin pervasız politikalarının alternatifi arayışında olan ülkeler için yeni bir umut olarak algılanıyor.
Son yüzyıldır üç defa “Yeni dünya düzeni” söylemiyle uluslararası düzeni inşa eden Amerika oldu. İlk defa bu söylem bir Doğu ülkesinden yükseliyor. Çinli bürokratlar gönül rahatlığıyla “Bu proje Yeni Dünya düzeninin ayak sesidir. Güneş artık Doğudan batacak(!)” diyerek ironik göndermeler yapıyorlar.
Çin`in mevcut büyüme temposu ABD`li stratejisyenlerin hesapların ötesinde gerçekleştiği için, Asya Pasifik ve Avrasya bölgesi büyük ve ciddi gerginliklere gebe görünüyor. Son birkaç yıldır Çin, Hinterland`ını ABD etkisinden kurtarmanın mücadelesini açıktan veriyor. Yaşanan gerginliği yorumlayan ABD savunma bakanı J. Mattis, pentagona gönderdiği ilk mektupta şu uyarıyı yapıyordu. “Dünya düzenine en büyük tehdit Rusya, Çin ve (İslami) terör örgütlerinden geliyor.”
ABD, Rusya ve Çin`e karşı Containment (çevreleme) politikasını sürdürürken bu ülkeler de deniz aşırı yatırımları ve askeri çıkışlarıyla ‘Tek kutuplu Dünya` siyasetini yıkacak büyük projeler ortaya koyuyorlar. Çin`in ‘Tek kuşak Tek yol` projesi de ABD hegemonyasına vurulabilecek en ciddi tehditlerin başında geliyor. 12 bin km`lik raylı sistemle Londra`ya, Kara yoluyla Pekin-Rotterdam ve deniz yoluyla da Güney Asya`yı dolaşıp Afrika üzerinden Venedik`e bağlanan üç ana hattın devreye girmesi demek 65 ülke ve 4,5 milyar insanın bu eko-politikten etkilenmesi demektir. Bunun dolaylı etkileri de hesaba katıldığında ABD`nin bu geniş ağı içerisinde ilk defa sıkıştırıldığı söylenebilir.
“ABD`nin son dönem O. Doğudaki askeri hamleleri bu ağın etkisini sınırlamaya yöneliktir.” Şeklinde okunabilir. Bu hamleye karşı Rusya`da Çin`i Suriye`ye yani Akdeniz`e davet ederek cevap vermiştir. Çin, tarihinde ilk defa Akdeniz`e donanma göndermiş, Karadeniz`de de Rusya`yla deniz tatbikatı yapmıştır.
Avrasya ve Asya Pasifik jeopolitiğini hayati olarak değerlendiren ABD, yükselen iki gücü (Rusya ve Çini) kendi sınırların hapsedilirse jandarmalığını sürdürebileceğini aksi halde yeni taksimat planları yapmak zorunda olduğunu biliyor. Çin, Yeni İpek Yolu projesiyle ucuz işgücünü ve ucuz mallarını dünya pazarına aktarırken (kadim) üç kıtada da etkinliğini maximuma çıkarma hedefinde. Asya Pasifikte bir yere kadar hakim konumda, Afrika`da kiraladığı toprak parçalarıyla bir çok yönetimi etkisi altına almış, Avrasya ve O. Doğuda da hakim olması durumunda Çin devrinin başlayacağı, söylenebilir. Ancak önce Avrasya üzerinde eko politik ve asker üstünlüğünü sağlaması gerekir. 19. Yy`ın büyük coğrafyacısı Mekinder; ‘Kara hakimiyet teorisinde` “Avrasya jeopolitiği dünyanın merkezidir. Buraya hakim olan önce iç hilali sonra dış hilali ve akabinde dünyayı kontrol eder” der. Benzer bir tespiti bulunan Brezinski de burayı “SSCB”nin dağılmasından sonra oluşan Kara Deliğe benzeterek jeopolitik ödül` tarifi yapar. ABD buraya hakim olamadığı için, dünya hakimiyetini pekiştiremedi. Şimdi çin ve Rusya bu bölge üzerinde çekişmekteler.
İslam dünyası için unutulmaması gereken olgular ise daha farklıdır. Evvela Müslüman Türki Cumhuriyetlerin, büyük güçlerin “Arka Bahçesi” olmaktan kurtulmaları için önce kendi aralarında daha sonra sair Müslüman ülkelerle ilişkileri stratejik düzeye çıkarmaları gerekir.
Türkiye bağlamında ise Sn. Erdoğan`ın ABD`ye bir yandan sitem dolu duygusal gönderme yapması diğer yandan Trump`la görüşmesinin nokta mahiyetinde olacağını söylemesi Çin gezisinde verilen mühim mesajlar Türkiye`nin “Batıya karşı doğuya yönelmesinin” başlangıcı mahiyetinde, lakin Türkiye`den beklenen: Bir yandan büyük güçler arasındaki dengeden istifade etmesi bir yandan da İslam Dünyasında liderlik yapacak mekanizmaları oluşturmasıdır.