Aziz direnişi ve ibretlik şehadetiyle Filistin Direniş tarihine ismini yazdıran şehid Yahya Sinvar, ‘Diken ve Karanfil’ adıyla yazdığı meşhur kitabında gençliğinde yaşadığı bir olaydan bahsederken merakla şu soruyu sorduğunu söyler.

“Acaba bu çağın da Selahaddin’i olacak mı?”

16 Ekim’de Gazze’de bulunan Tal el-Sultan sokaklarında siyonist düşmanla yüz yüze korkusuzca çatışırken ve diğer mücahidler gibi günlerce bir lokma yiyecek yememişken asil bir duruşla şehid olmuştu Sinvar.

Onun şehadetinden sonra işgal rejimi işin daha kolay olacağını belirtmiş ve direnişin kısa bir süre sonra silah teslim edeceği zehabına kapılmıştı.

Tabii ki Gazze direnişi teslim-i silah etmemiş tam aksine mukavemetin boyutu zorlukların boyutunu geçecek şekilde artmıştı.

İşgal ve soykırıma karşı direnç artınca siyonist barbarlık da sınır tanımadan artıyor.

Gazze ile ilgili vahşi planlarını artık gizlemeye mahal bırakmayacak şekilde dillendiriyor.

Planlara göre önce Gazze’nin kuzeyi insandan arındırılacak ve işgal edilecek, ardından Gazze şehir merkezi ve bilahare Refah Bölgesi kademeli olarak direnişçilerden ve Gazzelilerden arındırılacak.

Gazze sokaklarında direnişçilerle yüz yüze sıcak çatışmalara girmekten kaçınan Yahudi katiller, bunun yerine hava saldırı araçlarını devreye alarak direniş gördükleri bir alandaki herkesi topyekun yok etmeyi tercih ediyorlar.

Siyonist vahşet on beşinci ayına girerken işlenen cürümlerin çetelesini tam olarak tutmak mümkün değil.

Bununla birlikte Gazze’deki Hamas yönetimi eline ulaşan verileri derledikten sonra, insanlığın suratına şu listeyi çarpıyor adeta;

 -Şehid sayısı 55 bine ulaşmış durumda (Enkaz altında veya kaybolmuş yaklaşık 10 bin kişi var)

-17490 çocuk ve 12 bin kadın şehid olmuş, çocukların 825’i 1 yaşından küçük

-% 70’i kadın ve çocuklardan oluşan 105 bin yaralı bulunuyor.

-41 çocuk açlık nedeniyle şehid olurken, şehid olanların toplam %70’ini kadın ve çocuklar oluşturuyor.

Tabii Gazze’deki vahşetten sadece insanlar nasibini almıyor.

Altyapı ve genel yapılaşma da harap olmuş durumda;

-517 bin ev tamamen harap olmuş

-172 bin ev kısmen hasar görmüş

-Konutların %72 si saldırılardan doğrudan etkilenmiş durumda

-Siyonist işgalciler, 7 Ekim’den bugüne yaklaşık 90 bin ton bomba kullanarak Gazze’de Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarından daha güçlü ve daha etkili bombalar kullanmış oldu.

-Gazze’nin tüm bölgelerinde %86 oranında ciddi bir yıkım yaşandı.

Gazze şehrinde taş üstünde taş bırakılmazken nüfusun neredeyse tamamı birden fazla kez yerinden edilerek her defasında daha da zorlu şartlarda yaşamaya mecbur edilmiş,

-35.060 çocuk ailelerinden ayrılmış ya da ailesiz yaşamak zorunda kalmış,

-1410 aile tamamen yok edilirken  1364 aileden ise sadece bir fert kalmış...

Elbette ki liste bununla sınırlı değil ancak bu barbarlığın rakamlarla ölçülmesi de söz konusu olamaz.

Bir avuç Siyonist Yahudinin insanlığın gözleri önünde bunca vahşeti işlerken tüm insanlığın yaşanan bu hadiseyi satın alması ve sahiplenmesi gerekiyor.

Yani Gazze meselesi her ne kadar jeostratejik  ve teolojik önemde ele alınması gerekse de bir insanlık meselesi haline gelmiş bulunuyor.

Gazze (ve Kudüs’ün) tarihi önemi bir kez daha gündem olurken, Şehid Yahya Sinvar’ın sorduğu sorunun da ne denli önemli olduğu bir kez daha anlaşılmış oluyor.

Evet, bu Ümmet Selahaddinler çıkaracaktır elbet.

Gazze ve Kudüs Selahadin’ini beklemeye devam ediyor.