Bugün (5 Kasım) ABD’de yapılacak tarihi önemdeki seçimler beklenirken Türkiye’de gündem hızla yeni ‘Kayyum atamaları’ konusuna döndü.

ABD’deki başkanlık seçimleri aslında yaygın kanaatin aksine hangi başkan ve ekibinin kazanacağının çok önemli olduğu bir seçim. Çünkü bu seçim sonucunda ABD’nin dünyadaki kriz merkezleriyle ilgili olarak stratejik değişikliklere gideceğini öngörmek mümkün.

Tam ABD seçimleri konuşulurken Türkiye, dün sabah aniden 2 il ve bir ilçedeki kayyum atamaları ile uyandı. Bu konuların önemi yadsınamaz olsa da bunlar kadar önemli başka bir konu da bu başlıkların gölgesinde kalmış oldu.

Gündem yeniden Gazze’den ve onunla iltisaklı konulardan uzaklaşmış oldu.

Siyonist işgal rejimi ile (dolaylı olarak yapılan) ticaret ve bu ticarete karşı duran vicdan sahiplerine (ve özellikle de İslami kesimlere) karşı gittikçe artan bir agresif tepki ile karşılık veren güvenlik birimlerinin tutumu ana akım medyanın meseleye duyarsızlığıyla bir kez daha gündem dışı kalmış oldu.

Oysa bu konuyla ilgili haberler hiç de azımsanmayacak ve önemi yadsınamayacak kadar mühim.

Yakın geçmişinde 28 Şubat gibi bir garabeti yaşayan ve o dönemin mağdurları yaşananları daha dün gibi hatırlıyorken, güvenlik birimlerinin ölçüsüz ve saygısız davranışları daha tazeliğini koruyup dün yaşanmış gibi hatırlanıyorken şimdi en küçük bir İslami tepkide güvenlik birimlerinin agresif gerginlikleri endişe uyandırıyor.

Bir kaç gün önce gazeteci ve aktivist bir Müslüman, SAHA EXPO Fuarı'nda Siyonist işgal  ordusuna silah sağladığı bilinen BAE Systems'i protesto ederken ağzı kapatılarak gözaltına alınmıştı.

Bir insanın, hele Gazze konusunda eylem yapan bir Müslümanın ağzı neden kapanır hiç düşünen oldu mu? Birinin ağzı konuşmasın diye kapatılır, söyleyecekleri birilerini rahatsız ediyor demek ki!

Yahudilerin ve işgal rejiminin en eski lojistik firmalarından ZIM Logistics'e ait geminin İstanbul'un Ambarlı Limanı'nda demirlemesine karşı  üç gün önce protesto gösterisi düzenlenmişti.

ZIM konteynerlerini taşıyan tırın durdurulduğu eylemde, limanın güvenlik görevlileri havaya ateş açmış ve güvenlik birimleri eylemi yapan yaklaşık yüz kişilik duyarlı vatandaşı çembere alarak darp ettikleri kimine de gözaltı işlemi uyguladığı görüldü.

İlginç olan şu ki; Türkiye aylar öncesinden ‘israil ile ticaretin tamamen kesildiğini’ duyurmuştu.

Ama görünen o ki bazı ticari ilişkiler konusunda tam bir netlik yok.

Doğrusu sokaktaki vatandaş için bu konu net, ama devlet erkanı üst üste “Filistin tarafıyla ticaret yapılıyor!” şeklindeki açıklamaları kafaları karıştırmaya devam ediyor.

Bu konuda AK Parti'nin eski milletvekili Şamil Tayyar’ın yorumu ve çağrısı dikkat çekici.

Filistin kamuflajıyla yapılan ticaretin mercek altına alınmasını talep eden Tayyar, “geçen yılın ilk 9 ayında Filistin’e toplam 91 milyon 276 bin dolar ihracat yapılırken, bu yılın aynı döneminde bu rakam 571 milyon 186 bin dolara çıkmış.” Diyerek Türkiye’den yapılan ihracatın yüzde 525 oranında arttığını belirtiyor.

Gazze kadar olmasa da Batı Şeria’da da her gün operasyon yiyen ve başlarına bomba yağan, başını sokacak yer bulamayan, enkaz altında, derme çatma çadırlarda yaşam mücadelesi veren, su ve gıda ihtiyaçlarını karşılayamayan bir Filistinli, cama, seramiğe, çeliğe neden ihtiyaç duyar? Sorusu havada kalırken işbirlikçi Filistin Yönetiminin sözde ticaret bakanına adeta zorla bir şeyler söyletiliyor.

“Türkiye’den gönderilen ürünler Filistinlilere geliyor(muş!)”

Şimdi çokça sorulan soru şu:

Acaba muhafazakar milliyetçi iktidarın ve devletin Filistin Davası birilerinin ticari çıkarlarına kurban mı oluyor yoksa daha fazla para için kurban mı ediliyor?