Tam bir ucubeye dönüşmüş Laik Kemalist rejim artık kabak tadı veriyor.

Neredeyse tüm sosyologlar ve psikologlar tarafından ‘Sosyal bir çöküşün’ yaşandığı belirtilse de bunun altında yatan sebep ısrarla açıklanmıyor.

Açıklayanlar da mevcut iktidarın muhafazakar söylemlerini referans göstererek dindar insanları ve İslam’ı suçlama aymazlığıyla suçluyor.

Oysa durum hiç de öyle değil.

Evlerin içine kadar yansıyan ahlaksızlığın, rezilliğin, akrabalar arasında baş gösteren vahşi cinayetlerin, para için işlenen cürümlerin temel kaynağı elbette ki yüz yıldır bu ülkede hüküm süren Batı formatlı Kemalist Rejimdir.

Bu rejimin topluma sunduğu yaşam tarzına bakmak yetmez mi?

Sosyal hayatta yaygınlaşan çarpık ilişkilerden tutun, uyuşturucu bataklığının milyonlarca genci acımasız kıskacına alarak öğüttüğü, insanları alkol bağımlısı yaptığı, (sanal) kumarın neredeyse ödüllendirildiği, sloganik söylemlerle türlü şenaatlerin ve fecaatlerin üstünün ustalıkla örtbas edildiği temel dini değerlerinden uzaklaşmış ilginç bir görüntü ortaya çıkmış durumda.

Batı alemini rol model alan Kemalist Rejim, yüz yıllık performansıyla; bir taraftan dini değerlere ait ne varsa ‘Gökten indiği iddia edilen’ diyerek alay etmiş ve sosyal hayattan özenle çıkarmışken diğer yandan her türlü ahlaksızlığın değersizliğin ve insanı nesneleştirmenin kapısını sonuna kadar açmış.

Böyle olunca da toplum ikilemde kalmış, bir yandan Batı tarzı yaşam bir yandan köklerinin ondan istediği erdem ve ahlak çıkmazında debelenip durmuş.

Köklerine bağlılığı, resmi ideoloji devamlı ‘gericilik- yobazlık’ olarak hakaret ile anıp yeni nesilleri köksüzleştirmeye çalışmış ve nihayette ortaya ucube bir yaşam tarzı ve vicdansız bir yapı çıkmış.

Son günlerde insanları dehşete düşüren, vicdanları kanatan ‘Yenidoğan Çetesi’ gibi örgütlü suçlar toplumun artık kanıksadığı ve ‘suçluların cezalandırılmayacağı’ algısı yerleştiği için herkesin kendisini ve çocuklarını herkesten koruma gayreti gösterdiği garip bir hal almış durumda.

Her gün defaten duyduğumuz ‘Türkiye bir hukuk devletidir, bir çadır devleti değildir!’ gibi söylemlere itibarın azaldığı ve artık toplum nezdinde bir geçerliliğinin kalmadığı görülüyor.

Kısa bir süre önce binlerce yıllık cezalarla anılan sanal kumar çetesi üyelerinin ardı sıra salıverilmeleri toplumda ‘suç işleyen zenginlerin bir şekilde sıyrılabilecekleri’ algısını bir kez daha zihinlere kazımıştı.

İnsanları dehşete düşüren ‘Yenidoğan Çetesi’ konusunda da insanların kafası karışık.

Nasıl olsa bir süre sonra bir yolunu bulup çıkarlar düşüncesi yaygın.

Ancak bundan da kötüsü, insanların bu vahşi çetenin oluşum seyrini ve yaşam tarzını sorgulamamalarıdır.

İslami kesimden biri ya da birilerinden meydana gelen en küçük bir hataya karşı topyekûn bir şekilde saldırıya geçerek ‘Tüm İslami kurum, vakıf ve dernekler kapatılsın, STK’ların izinleri iptal edilsin!’ diyerek ekran ekran dolaşan Kemalistlerin bu çete ile ilgili hiçbir şey söylememeleri ilginç değil mi?

Öyle ya Kemalizm de insanlara bir yaşam tarzı sunmuş ve yüz yıldır bu yaşam tarzını yasalarla uygulatmaya çalışmıyor mu?

Şimdi ortalıkta ifsad olmuş bir toplum, her türlü gayr-ı ahlaki çirkefin rahatlıkla (hatta medenilik olarak pazarlanarak) işlendiği ve para için bebelerin canlarına kast edip ‘alem’ yapacak kadar aşağılaşan insan müsveddelerinin kimliklerini, yaşam tarzlarını dile getiren oldu mu hiç?

Bakın, inceleyin bu olayların baş aktörlerini Kemalizm’in yılmaz savunucuları olarak göreceksiniz. Çünkü rejim nezdinde en makul insan tipi Kemalist olduğunu çağdaş ve modern olduğunu belirten, aynı zamanda toplumun değerleriyle devamlı alay ve hakaret eden insan tipidir.

Yenidoğan Çetesine iyice bakın bu portrede Kemalizm’in hedeflediği insan ve toplum modelini göreceksiniz.