7 Ekim’in yeryüzündeki birçok paradigmayı kökten değiştirdiği artık kabul gören bir gerçek.
Mesela; Küresel Siyonizm’in dayatmacı köleliğine karşı insanlık onurunun direnişi haline gelmesi başlı başına bir kazanımdır. Belki de teknik terimlere boğulan insanlığın köleleşmesi önünde en büyük sembol olacaktır Gazze Direnişi. İşin ilginç yanı tüm insanlık bu direnişi görüyor ve safını belirleme şansına sahip bulunuyor.
Gazze, Dünya Siyaset düzenini bir sistem değişikliğine zorluyor. Çünkü Uluslararası tüm kurumların iflas ettiği aşikar…
Batı Dünyası’nın inşa ettiği ‘Sistem’ tümüyle sarsılmış durumda ve yeni bir sistem arayışı tüm ülkeleri yeni bölgesel oluşumlara zorlamakta. Artık Shangay, BRİCS, Türk Dünyası Topluluğu gibi kurumlar artık NATO ve AB gibi oluşumlara rekabet için değil onların yerini almak için çalışıyor.
Gazze’deki vahşetin artık sadece Müslümanlarla ilgili olmadığını aslında tüm insanlık için ontolojik bir soruna dönüştüğü de aşikar. Bu konuda bazı Batılı İnsan hakları kuruluşlarının çalışmalarını takdir etmek gerekir. Örneğin Türkiye'de yönetim ve bir kısım STK, Gazze üzerinden kurusıkı söylemlerle prim yaparken, İspanyol aktivistlerin Gazze’ye deniz koridorunu oluşturmak konusunda kolları sıvamaları insanlık sınavı açısından önemlidir.
İlginç bir şekilde bazı merkezlerin devamlı olarak İslam Dünyası için olumsuzluğu ve umutsuzluğu pompalamaya yoğunlaştığı aşikar.
Oysa dünyanın birçok yerinde Müslümanların topyekûn dirilişi gözlemleniyor. Buna rağmen bu umutsuzluğun yayılmaya çalışılmasında yine ince şeytani bir aklın olduğu aşikar.
İşgal rejiminin istihbarat görevlileri ve sözde Genelkurmay Başkanı Halevi gibi katil yöneticilerinin 7 Ekim’deki olaylarda başarısız olduklarını söylemelerine rağmen birileri ısrarla 7 Ekim operasyonunun aslında MOSSAD’ın bir tuzağı olduğunu söyleyip durmaları, HAMAS’ın oyuna geldiğini ısrarla belirtmeleri de şeytani bir tuzak.
Oysa siyonist işgalcilerin 1948’den bugüne yaşadıkları en büyük hezimet ve en büyük korku olmuştu 7 Ekim.
Gazze’de siyonist vahşet tüm hızıyla sürerken suç ortağı Biden’ın ‘Gazze’ye köprü yoluyla yardım’ projesi trajikomik bir girişim gibi görünse de sonuçta yine işgal rejiminin amaçlarına hizmet etmesi bekleniyor. Deniz köprüsünün ABD’yi işlediği suçlardan arındırmayacağı tam aksine siyonistlerin planlarına uygun bir proje olduğu ortaya çıktığında daha fazla tepkiyi de çekecektir.
Küresel Siyonizmin dayatmaları ve işgal rejimine yeni harita sunması karşısında Gazzelilerin inanılmaz direnişi bir taraftan takdir toplarken bir yandan da hahamından bürokratına, askerinden siviline kadar işgal rejimindeki herkesin Gazzelilerin ayırt edilmeksizin (ve hatta özellikle bebek ve çocukların) öldürülmesini teşvik etmeleri şu ayetin mucizesini bir kez daha ortaya koyuyor:
“Kuşku yok ki iman edenlerin, insanlar içinde en amansız düşmanlarının Yahudiler ve şirk koşanlar olduğunu göreceksin.” (Maide Suresi-82) Tabi ayetleri birer dogma olarak değil de birer yol ışığı olarak kabul edenler ancak ders ve ibret alıyor.
Yani Siyonistlerle işbirliği yapanlar, ticaretlerini geliştirenler veya normalleşme adımları atanlar aslında ayetin vurgusunu da pekiyi anlamamışlar ya da önemsememişler.