Dünyaca ünlü siyasetçi ve sözde sanatçıların Gazze konusundaki sessizliklerinin sebebi Epstein Listesinde mi gizli?
ABD merkezli bir yapı olan ‘Epstein Şebekesi veya Terör ağının’ ‘pedofili ve fuhuş ağı’ istihbari amaçla kurulmuş olup kesinlikle bir magazin haberi veya konusu değildir.
Normalde bir yerde ‘Ünlüler’den bahsediliyorsa orada magazin vardır, sosyete vardır ve geniş kesimler tarafından tanınan ünlüler vardır.
Epstein ile ilgili ifşalar söz konu olduğunda ‘Şüyuu vukuundan beter’ bir sarsıntı yaşandı. Daha ortada açıklanmış bir liste yokken bile bazı isimlere atıf yapılarak gündeme spekülatif bilgi aktarıldı.
Önce bazı ‘Ünlü’ isimler etrafında magazinsel göndermeler yapılsa da olayın iç yüzü ortaya çıktıkça işin başka boyutları olduğu anlaşıldı.
Gündeme ‘Epstein Dosyası’ olarak lanse edilen soruşturma dosyasıyla birlikte başta ABD olmak üzere birçok ülkedeki tanınmış ismin aniden sus pus olduğu görüldü.
Hele son günlerde açıklanan 190 kişilik listeden sonra bugüne kadar ‘İsmimiz gurur kaynağımızdır’ diyen birçok siyasetçi, aktris, yüksek bürokrat… Aniden sessizliğe gömüldü.
Çeşitli filmler, diziler, sitcomlar ve reality show gibi çalışmalarla dünya çapında tanınan isimlerin birçoğu insan aklına ziyan bir şekilde HAMAS’ı en üst perdeden suçlayarak siyonistlerden yana tavır aldı.
Listedekilerin ilginç bir şekilde 3,5 aydır süregelen Gazze’deki soykırımda işgalci zalimleri desteklemeleri veya suskun kalmaları önceleri pek anlam verilememişti ancak bu listeler açıklandıkça kimlerin yıllar süren çalışmalar neticesinde ele geçirildiği anlaşıldı.
Nitekim Jeffrey Epstein’ın avukatı olup bu organizasyondaki istihbarat ağında yönetici olan ve ilginç bir şekilde dosyada dokunulmazlık verilen Alan Dershowitz, “Medyayı biz kontrol ediyoruz. Amerika bizim kontrolümüzde, bundan da gurur duyuyoruz” diyordu.
Tabii bu konuda sadece ABD değil Türkiye ve diğer Ortadoğu ülkelerindeki suskunluğu da bir yere not etmek gerekir.
Vicdan sahibi insanlar için ana gündem başlığı olan Gazze konusunda, dünyaca meşhur olarak bildiğimiz neredeyse hiç kimsenin tepki göstermemiş olması boşuna değilmiş.
Bu noktada şu soru merak ediliyor; acaba Türkiye ve diğer Ortadoğu ülkelerinde benzer çeteler ve şantaj ile montaj çalışmaları hala faaliyet gösteriyor mu? Çünkü yakın geçmişte iki büyük şebekenin (FETÖ ve Adnan Oktar yapılanması) aynı yöntemlerle doküman topladıkları bilinen bir gerçek.
Epstein’in on yıllar içinde gergef gibi örerek şekillendirdiği büyük şebekenin siyonist rejimle eski başbakan Ehud Barak üzerinden temas içinde olduğu, İngiltere ayağında şimdiki kralın kardeşi Prens Andrew’in her türlü desteği sunduğu, Bill Gates ve Clinton’ların iş dünyası ve bürokraside çok etkin olup bu şebeke lehine etkide bulundukları görülüyor.
Yahudi olan Epstein’in kendisi gibi sapık kız arkadaşı Ghislaine Maxwell de bir Yahudi ve elindeki görüntü dosyalarını Mossad’a teslim ettiği belirtilirken; siyonist istihbarat ağının yandaşları dahil kimseye acımaması da ayrı bir araştırma konusudur.
Ağın yayılma alanlarına bakıldığında özellikle Anglo-Sakson hâkimiyetinin olduğu gri alanları tam anlamıyla kontrol etmeye çalıştığı anlaşılıyor.
Bu noktada katil Netenyahu’nun Ortadoğu’daki ülke yöneticilerine hitaben, "Çıkarlarınızı korumak istiyorsanız tek bir şey yapmalısınız; Sessiz kalın!" ifadesini kullanması oldukça enteresan karşılanmıştı.
Şimdi liste ifşaları başlayınca Netenyahu’nun tehdit ve ikazlarının altında başka malzemeler olduğu daha iyi anlaşılıyor.