ABD ile Birleşik Krallığın başını çektiği Batı Dünyası yüzyıllardır insanlığa büyük bir medeniyet sunduklarını iddia ediyor ve bunun minnetini yaparak milletleri daha çok eziyorlar.
Binlerce yıllık insanlık ailesinin birikimini adeta yok sayarak, modernizmin kazandırdığı teknolojik gelişmeleri tamamıyla kendi hünerleri olarak gösterme kurnazlığı ile hareket eden Batı aklı, bu yönüyle de insanlığı ezmiş oluyor.
Oysa insanlık ailesi bir bütün olup bu ailenin gelişmesi konusunda tüm kavimlerin ‘az ya da çok’ bir katkılarının olduğu aşikârdır.
Buna rağmen Batı aklı, sömürge endeksli bakış açısıyla tüm insanlığı kendi kontrolünde tutmak ve gütmek istiyor.
Bu zihniyetin Yahudilik ve Siyonizm’den pek de farkı yok aslında. Onlar da muharref akıllarının ürünü olarak tahrif ettikleri kitaplarına dayanarak tüm insanlığın sadece kendileri için yaratılan köleler ve hizmetçiler olduğunu iddia etme absürtlüğü gösteriyorlar.
Hal böyle olunca geri kalan tüm kavim ve milletlere üstten bakma ve devamlı nasihat makamında direktifler verme hadsizliğinde bulunuyorlar.
Ancak Aksa Tufanı ile birlikte Latin Amerika’dan Afrika’ya, Orta Asya’dan Uzak Doğu’ya kadar dünyanın her köşesinden bu adaletsiz Batı Sistemi’ne bir itiraz sesi yükselmeye başladı.
Özelde Aksa Tufanı, Gazzeliler için yıkım ve ölüm getirse de Batı endeksli dünya düzeninin sorgulanmasını sağlamış oldu.
Gazze’nin Müslüman halkı ve Kassam’ın yiğitleri sergiledikleri onurlu direnişle tarihe geçerken aslında ‘İnsanlık Tarihi’ açısından da tarihi bir adım atmış oluyorlar.
Sadece Siyonist zihniyetin hamiliğini yapmakla yetinmeyip kendi kirli emellerini de bu zihniyetin bekasında gören Batı Dünyası, yüzyıllarca süren İngiliz ve Fransız sömürgeciliğinin arka plandaki zihniyetini de göstermiş oldular.
İkiyüzlülükle, yalanla, hile ve kanlı bir geçmişle anılan Batı, felsefi ve ahlaki alt yapısındaki müspet idealleri de çıkarlarına kurban ettiği için insanlığa sunacağı derin bir ahlaki öğe bırakmamıştır.
Bir kısım ailenin ve Siyonist-Evangelist yapıların uzun vadeli planları için devreye konulan Batı Sisteminin çöküşün eşiğine geldiğini Gazze’deki mazlumların görüntüleri belgelerken hala çıkıp ‘İnsan Hakları- Hak ve Özgürlükler..’ gibi konularda raporlar hazırlayıp ülkelere ayar vermeye çalışmaları aymazlıktan başka bir şeyle ifade edilemez.
Batı endeksli normların hâkim olduğu (BM, UCM vb.) şimdiki süreç artık insanlığın sorunlarına çözüm bulamadığını, sadece belli merkezlerin çıkarları için hizmet gördüğünü net bir şekilde ortaya koymuştur.
Mevcut küresel sistemin kurucusu olan Batı Dünyası, Gazzelilerin çığlığıyla önce sorgulanmaya başladı ve inşallah çok da uzun olmayan bir zamanda yıkılıp tarihte ‘insanlığın yüz karası geçmiş’ olarak yâd edilecektir.
Batı Dünyası yerini yeni bir medeniyetin ışığına bırakırken yaşanacak geçiş döneminde günlük meşgaleleriyle hemhal olanlar da gelen büyük fırsatı kaçırmış olacaktır.
Küreselci şeytani akıl, İslam Dünyası’nın bu dönemde de atıl kalması için elinden geleni yaparak Çin Medeniyetini ön plana çıkarma gayreti gösterecektir.
Kudüs merkezli ‘İslami Direniş Ekseninin’ dalga dalga yayılıp tüm Ümmette diriliş ruhunu aşılaması ve akabinde insanlığa yol gösterici bir hidayet rehberliği sunmasının vakti gelmiştir.