Aksa Tufanı hem Siyonist işgal rejimi hem de Ortadoğu tarihi açısından çok önemli sonuçlar doğuracak kapasitede.
Gazze’ye sıkıştırılan yaklaşık 2,5 milyon insan 17 yıldır üç taraftan kuşatma altına alınmış ve en doğal insani haklardan mahrum bırakılmış durumda.
Aksa Tufanı’nın, devasa efsanelere dönüştürülen ‘MOSSAD ve Demir Kubbe’ algısını yerle yeksan etmesi İşgalcilerin tarihindeki en büyük fiyasko oldu.
Bu darbeden iyice korkan Siyonist terör rejimi hemen ABD’yi yardıma çağırarak acziyetini göstermiş oldu.
ABD hemen devreye girip çok kısa sürede Doğu Akdeniz’e büyük bir askeri yığınak ile Yahudileri koruma altına aldığını belirtti.
ABD, İngiltere ve diğer Batılı ülkelerin donanmalarından birer parçayı sembolik olarak göndermelerine ve devlet başkanlarının ardı sıra Tel Aviv’de boy göstermelerine karşı inananların şu ayeti kerimeyi terennüm ettikleri duyuldu.
“İnsanlar onlara: "Düşmanlarınız size karşı ordu topladı, onlardan korkun." dediklerinde, bu, onların imanını artırdı ve şöyle dediler: "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir".(Al-i İmran: 173-174)
ANGLO-SAKSON AKLI HAÇLI BİRLİĞİ OLUŞTURUYOR
7 Ekim’den hemen sonra başlayan diplomasi trafiğiyle Anglo- Sakson’un şeytani aklı bir çırpıda tüm Batılı ülkeleri aynı çatı altında Yahudilerin safında durmaya ikna etti.
Oysa Katolik ve Ortodokslar Yahudileri pek sevmezdi, nitekim Siyonist işgal güçleri de bu hissiyata karşılık vererek Gazze’deki bazı Katolik kiliselerini bombaladı.
Buna rağmen, ABD dış siyasetine hâkim olan Evangelistler ile Siyonistler HAMAS’ın varlığını (Yani DİRENİŞ’in varlığını) İşgal çetesi israil’in varlığı için tehdit olarak görüyor.
Direnişi bitirerek Sion yıldızı ve NİL-FIRAT arasındaki bölgenin Yahudilere bırakılması için uğraşan bu şeytani akıl tüm Ortadoğu’yu yakacak kadar gözü dönmüş durumda.
Kassam ilk defa Siyonist Rejime bu denli ciddi bir varlık sorunu yaşatıyordu.
Nitekim Siyonist Savaş Bakanı yaptığı açıklamada; “bu savaş bizim için varlık meselesine dönüşmüştür” diyordu. Aynı şekilde terörist Netanyahu, kuzey sınırındaki askerlerini denetlerken “Bu savaş bizim için varlık yokluk savaşıdır!” diyerek bu seferki olayın ne denli önemli olduğuna işaret ediyordu.
Aslında Aksa Tufanıyla siyonistlerin tümden denize dökülmesi, işgalin bitmesi söz konusu değil ama Yahudi kamuoyu ‘Psikolojik üstünlüğü’ kaybetmiş bulunuyor.
Yani ilk defa Müslüman direnişçiler ve Ümmet, Siyonizme karşı psikolojik üstünlüğü ele geçirmiş bulunuyor.
Ne diyordu Aliya İzzetbegoviç, “zafer direnenlerin ve ileriye atılanlarındır.”
Aynen Bedir günü Ebu Dücane’nin kılıcına oyulan şu beyit gibi: "Korkaklıkta zillet ve ar; ileri atılmakta, izzet ve şeref var…”
KENDİ OPERASYONUYLA KONUŞULMAK
Kassam Tugayları’nın Aksa Tufanı artık Filistinlilerin ‘Kendi kelimeleriyle’ tarihe not düşmelerini sağladı. Artık kimse Siyonistlerin karşı operasyonunun ismini bilmiyor ve önemsemiyor.
Bununla birlikte Gazze’nin yerle bir edilmesi karşısında Şehid Şeyh Ahmet Yasin’in Ümmete hitaben yazdığı o meşhur mektubunda seslendiği gibi bir ortamın vuku bulması da ibretliktir.
Şeyh yıllar önce şu çağrıda bulunmuştu:
“…Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
"Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!"
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin!”
Küçük Filistinli kızın nidası tüm Ümmetin yüzüne şamar gibi iniyor şimdi:
‘Arun aleykum’