Dönemin ABD Başkanı Obama ve yardımcısı Biden’in seçim çalışmalarını yürüten 6 kişilik özel bir ekibin yaklaşık bir ay önce İstanbul’a gelip Taksim’deki 5 yıldızlı bir otele yerleştikleri belirtilmişti.
Gelen ekip yanında çok önemli 9 adet geniş kapsamlı SERVER ile gelmiş ve İstanbul’u 4, Ankara ve İzmir’i 2’şer bölgeye ayırarak; bu bölgelerdeki demografik yapıyı ince eleyip sık dokudukları ve sosyal medya üzerinden ‘Yönlendirme’ yaptıkları belirtilmişti.
Bu ekibin çalışma stratejisinde sosyal medya algısı ile özellikle kullanıcıları etkilemeye çalıştığı anlaşılıyor.
Bununla birlikte (bilinen sayıya göre) iktidara yakın 58 gazeteciyi yakın takibe aldıkları ve sosyal medyada görünürlüklerini düşürdükleri buna karşılık ‘Muhalefet bloğundaki’ gazeteciler ile fenomenlerin sosyal medyadaki görünürlüklerini ön plana çıkararak artırdıkları belirtiliyor.
Gerek Batılı basın gerekse yerli basın ve tüm siyasi tarafların Türkiye’deki 14 Mayıs seçimlerini ‘Yüzyılın Seçimi’ olarak anlatmaları doğal olarak bu seçime farklı güçlerin ilgisini de getiriyor.
Hatırlanacağı gibi daha önce ABD seçimlerinde Trump’ın zaferi sonrası Hilary Clinton, Rusya’nın sosyal medya üzerinden ABD seçimlerine müdahil olduğunu söylemişti.
Nitekim Trump, Rusya’nın ABD seçimlerine müdahale ettiğini itiraf etmişti. Ayrıca ABD'li eski Özel Savcı Robert Mueller, Rusya'nın 2016 ABD başkanlık seçimlerine müdahale etme çabalarına ilişkin soruşturmasının bulgularını ve sonuçlarını belgeleyen resmi bir rapor sunmuştu.
Ruya ile birlikte Siyonist işgal rejiminin de ABD seçimiyle ilgilendiği ortaya çıkmış ve Mossad’ın Trump’ın başkan olması halinde Kudüs’ü Siyonistlerin başkenti ilan edeceği sözü üzerine onun lehine hamle yaptığı ortaya konmuştu.
Aynı şekilde İngiltere’nin AB’den ayrılma sürecinde de Rusya’nın casus yazılımla BREXİT oylamasını etkilediği de ortaya çıkmıştı.
Şimdi can alıcı soru şu:
Dijital dünyada yaşanan baş döndürücü bu gelişmeler tüm ülke istihbaratları tarafından adım adım takip edilmesine rağmen ne emniyetten ne de güvenlik bürokrasisinin herhangi bir biriminden hiçbir açıklama yapılmaması, tam aksine bazı yayın organları aracılığıyla ‘Biz bu işten haberdarız’ mesajı verircesine bilgi sızdırmakla yetinmeleri ayrı bir tedirginlik konusu oluyor.
Acaba gereken refleks gösterilmiyor mu? Sorusuna yol açan bu durum endişelerin artmasına sebep oluyor.
Öyle ya ABD Başkanı Biden seçim öncesi basın önünde Erdoğan’ın yerinden edilmesi için güçlü bir muhalefete ihtiyaç duyulduğunu ve Türkiye’de bu işi yapacak kişilerin bulunduğunu, bunlarla birlikte çalışacaklarını belirtmişti.
Biden’in bu yorumunun yansıması olarak 6’lı masa denilen çok ayaklı oluşuma gidilmiş.
Hatta bir süre sonra CIA’nın Ortadoğu şefi Henry Berkey’in tespitiyle ‘Kazanamayacak hafif aday’ olarak görülen Kılıçdaroğlu’nun adaylıkta ısrar etmesi sonrasında masadan kalkan Akşener’in de derhal ikna edilmesi yine özel bir operasyon ekibi tarafından ikna edildiği iddia edilmişti.
Hatta Ankara’da bu özel ve profesyonel operasyon ekibinin bir yerinin olduğu ve tüm seçim çalışmasını buradan yönlendirdikleri belirtiliyor.
Bu noktada ‘Millet İttifakı’ denilen çok başlı ve çok ayarlı muhalefetin neden bu rahatlıkla hareket ettiği daha iyi anlaşılıyor.
İlginç bir ironi olarak Macaristan’da da George Soros destekli 6’lı masa kurulmuş ve tüm sosyal medya ve algı yönetimlerine rağmen bu muhalefet ağır bir darbe alarak yenilmişti.
Tekrar başa gelen Orban, Soros vakıflarına savaş açarak, Macaristan’daki etkisini kırmaya girişmişti.
Şimdi umut edilen;
Bu dış güç etkisinin ağır bir mağlubiyet alması ve akabinde İTTİHAD TERAKKİ ZİHNİYETİ’nin bu topraklardan temelli silinmesinin önünün açılmasıdır.