9 Nisan saat 17 itibariyle YSK, partilerin seçim listelerini alarak kapılarını kapattı.
İttifak partilerinin sunduğu isimler üzerinden fırtınalar kopmaya devam ediyor.
Özellikle bir dönem AK Parti’de bakanlık yapmış eski bakanların CHP listesinden aday gösterilmeleri Kemalistler kadar Alevileri de oldukça rahatsız etmiş.
Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Eski Taraf yazarı Yüksel Taşkın, vatandaşa “bir takla at da göreyim” diyen eski İçişleri bakanı İdris Naim Şahin ve CHP seçmeni için önemli olan Laik-Kemalist değerlere istedikleri oranda(!) adapte olmayan kişilerin listelerde yer alması huzursuzluğu artırıyor.
Anlaşılan o ki, CHP’nin kemik seçmeni listelerde sadece Kemalizm’in amentüsüne yemin etmiş kişileri görmek istiyor. Hatta bu konuda siyasi liderlerinin yaptığı ‘Manevra ve takiyyeleri’ dahi kabul etmiyorlar.
ÇİN ABD’DEN ROL ÇALIYOR
ABD’nin dünya üzerindeki etki ve yaptırım gücü gün geçtikçe azalırken bu durumdan yararlanmaya çalışan Çin etki alanını genişletiyor.
Çin Pasifikte deniz üssü kurmaya çalışırken bir yandan da ABD’nin arka bahçesi olarak bilinen ülkelerden Honduras’ı etki altına alıp Tayvan konusunda istediği sonucu aldırabiliyor.
Çin bunları yaparken bir yandan da Ortadoğu’daki tesirini artırıyor.
ABD ve Batı dünyasının sanayisi için vazgeçilmez olan petrol ve doğalgaz zenginlikleri kadar kilit deniz ve kara geçiş yollarını elinde bulunduran Ortadoğu ülkeleriyle geliştirdiği siyasi ve askeri ilişkilerle ön plana çıkan Çin, şimdi de kangrene dönmüş bazı sorunlara el atarak kendini gösteriyor.
ABD ve Batılı ortaklarının ince eleyip sık dokuyarak meydana getirdikleri Yemen iç savaşında taraf olan iki önemli ülke; İran ve Suudi Arabistan’ı Pekin’de bir araya getirip el sıkıştırmayı başaran Çin yönetimi tüm dünyaya ‘Batı savaştırıyor ben barıştırıyorum!’ mesajını vermiş oldu.
Pekindeki görüşmeden sonra bir araya gelmeyi derinleştiren iki komşu ülkenin bu tutumu doğal olarak Yemen’deki taraflara da yansıyarak üst üste barış hamleleri gelmeye başladı.
Bu durumdan rahatsız olan ABD sözde gizli servisi fitne merkezi CIA’nın başkanı hemen Suudi Arabistan’a uçarak “Bu anlaşmayla bizi gafil avladınız” diyor.
Yani gösterilen reflekse bakıldığında fitne merkezi CIA ve ABD dışişleri bakanlığı Çin’in bu hamlelerinden önceden haberdar olsa ve Suudi’nin buna cür’et edebileceğini düşünseydi İran’la barış görüşmesine engel olacaktı manası çıkıyor.
Nitekim İran ile Azerbaycan arasında gerginlik için ellerinden geleni yapıyorlar.
Nitekim Ortadoğu’nun bu iki önemli ülkesinin yakınlaşmasından en çok rahatsız olan Siyonist işgal rejimidir. Siyonist zihniyet için en uygun ortam, bölge ülkelerinin birbirleriyle problem yaşamaları ve mümkünse savaş durumuna getirilmeleridir.
Şimdi Çin’in ‘Barış’ havarisi kesilmesi de doğrusu sadece kendi siyasi çıkarları içindir. Yoksa Çin, Ortadoğu ülkeleri veya İslam Dünyası için çok da iyilik isteyen bir ülke değildi.
Buna rağmen Pakistan-Hindistan çekişmesinde, rakip gördüğü Hindistan’a karşı Pakistan’ı devamlı desteklemekte, BMGK’da İran lehine kararlara imza atmakta ve son olarak Siyonist işgalcilerin Mescid-i Aksa’daki hadsizliğini BAE ile birlikte BMGK’ye taşıyarak bir kez daha Batı’nın statükosunu parçalamaya çalışmaktadır.
Kısacası Çin, yavaş ama sağlam adımlarla dünya siyasetinde ekonomik gücünü kullanarak söz sahibi oluyor.
ABD ve ortaklarının tesirini kırmak için temkini elden bırakmadan Çin’in ‘Siyasi yayılmacılığı’ bir sıçrama tahtası olarak kullanılabilir.