Fransa'nın başkenti Paris'in 10. Bölgesinde bulunan Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi'ne silahlı saldırı gerçekleşiyor. Saldırıda 3 kişi hayatını kaybederken 3 kişi de yaralanıyor.
Hayatını kaybeden kişilerin PKK için önemli oldukları yapılan açıklamalardan anlaşılıyor.
KCK yürütme konseyi yaptığı açıklamada Paris’te öldürülen kişilerle ilgili bilgilendirme yaparken 2013 yılında öldürülen Sakine Cansız’a atıfta bulunarak bu olayın da o eylemle aynı olduğunu ve Kürdlere karşı “Türk devletinin bir operasyonu” olduğunu belirtiyorlar.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada: KCK Yürütme Konseyi Üyesi “Evîn” kod adlı Emine Kara’nın 1988 yılında PKK’ye katıldığı bilgisine yer verilerek, “Evîn arkadaşın Rojava devriminin gelişmesinde de büyük katkıları olmuştur.” Deniliyor.
Açıklamada ilginç noktalar var:
-Emine Kara’nın şimdiye kadar KCK yürütme Konseyi Üyesi olarak Sakine Cansız’ın görevini yürüttüğü anlaşılıyor.
-PKK, Kobani’deki silolara kadar kaçan militanlarının görüntüsü hala hafızalardaki yerini korurken her öldürülen komutanı için “DAEŞ’e karşı..” diyerek Batılının aklına oynuyor.
-Rojava Devrimi diye uydurdukları şeyin ne olduğunu yeryüzünde anlayan bir tek insan olmadığı halde ısrarla bu söylemi sürdürüyorlar. Joseph Goebbels’in yolunda yürüyorlar.
Avrupa Kürt Kadın Hareketi de (TJK-E), özellikle Emine Kara ismi üzerinde durarak “Kürt kadın devrimini hiçbir yerde, hiçbir saldırı ile durduramayacaklar..” tarzı dillere pelesenk retoriklerini yineliyorlar.
KCK ve TJK-E’den yükselen sert ifadeler, sokakların karışmasına ve siyasetçilerin bağırarak konuşmalarına yol açarak Paris savaş alanına dönüşüyor.
HDP’li Sezai Temelli, PKK yandaşlarının Paris’te polise saldırdığı görüntüler için önce 'Paris yanıyor, bırakın yansın' ifadelerini kullanarak ortalığı daha da geriyor, ertesi gün twitini silmekle kalmayıp bu kez “Fransa yönetimi, bu cinayetleri aydınlatmalıdır...” tarzı yumuşuyor.
Anlaşılan o ki Demirtaş’ın 6-8 Ekim olaylarına yol açan çıkışının sonuçlarına bakınca bu mesele kendisine kılçıklı geldi.
Bir de seçim yaklaşmışken Kürdlerin oylarından devşirme telaşında olan Davutoğlu ve Babacan’ın canhıraş gayretleri gözleri yaşartıyor(!)
Seçim ve oy avcılığı ne menem bi şey? Oldum olası insanlar bu iki kavramı hem parmak sallayarak “Seçim gelsin görürsünüz?” diyerek tehdit aracı yapmış hem de seçim arefesinde ‘Oy avcılarının’ oyunlarına maruz kalmıştır.
“Oy namustur!” demişti merhum Malcolm X.
Neye, kime niçin oy vereceğini iyi düşünmeli iyi hesap etmeli insan!
Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu ise Twitter hesabından şu mesajı paylaşıyor:
“Irkçı saldırıda hayatını yitirenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa diliyorum. Irkçı terörü lanetliyorum.”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da saldırıya ilişkin, hem Fransa hükümetine önlem alma çağrısında bulunuyor hem de Fransa hükûmetini ırkçılığa karşı tam ve kararlı mücadeleye davet ediyor.
İlginç değil mi?
Irkçı bir saldırı yurtdışında olursa hemen lanetleme, ama Türkiye’de ırkçı söylem ve saldırılara karşı sessizliğini koruma mahareti(!)
Tabi bu noktada; Paris’teki saldırının ‘Irkçı bir saldırı’ olduğu düşüncesine kapılmamak gerekir.
Çünkü gençler tarafından yakalanıp polise teslim edilen Fransız saldırganın psikolojik sorunlarının olduğu, daha önce de bu tarz saldırılarda bulunduğu ve HERHANGİ BİR IRK HEDEFİ GÖZETMEDİĞİ rahatlıkla anlaşılıyor.
Yoksa profesyonelce seçilmiş bir hedef ve olması gerekirdi ki bu durumda da kişi Kültür Merkezi’ndekileri öldürdükten sonra sokaktaki insanlara karşı bir saldırı içine girmezdi.
Oysa dışarıdaki esnafa da saldırmak isterken yakalanan saldırgan “Tüm yabancıların düşman” olduğunu özellikle vurguluyor.
Buna rağmen PKK ve bileşenleri bilinçli bir propaganda ile bu olayın Kürdlere karşı yapıldığı imajını vermeye çalışıyorlar.
Olayın gelişim seyrinden anlaşılan o ki: Bu cinayet ne Kürdlere yönelik yapılmıştır ne de PKK’ye. Saldırgan sadece Fransız olmayan birilerini öldürmek istemiş aklına ilk gelen yer de mezkur kültür merkezi olmuştur.
PKK/HDP her saldırıda ‘Kürdlere saldırıldı’ söylemini bilinçaltına yerleştirmek için uğraşır. Bunun kadar tehlikeli bir şey olabilir mi bilinmez ama Kürdlerin PKK’den çektiğini kimseden çekmediği bir gerçek.