Neredeyse tüm dünyada gittikçe artan bir savaş hazırlığı ve tırmanan gerginlik ortamı mevcut.
Şimdi öyle görünüyor ki insanlık; daha doğrusu Batı Dünyası’nın sahip olduğu ideolojik dünya görüşü insanlığı daha derin bir uçuruma doğru sürüklüyor.
Atmosfer ilk iki dünya savaşı öncesiyle aynı.
Neredeyse tüm ülkeler, savunma sanayiine daha fazla bütçe ayırıyor.
Bir ülkede ‘eğitim-sağlık” yerine savunmaya bütçe ayrılıyorsa askeri bir hazırlık var demektir.
ABD emperyalizminin gölgesinden kurtulamayan Latin Amerika’da ülkeler kendi aralarındaki kısır çekişmeleri tırmandırırken olası bir dünya savaşıyla; problemlerine son noktayı ‘Silahın hakemliğine’ başvuracaklar gibi görülüyor.
Afrika’da ‘Sahra üstü/ Mağrib/Kuzey Afrika’ bölgesinde, İhvan hareketinin baskın unsur olduğu ülkeler, diktatörlerle uğraşırken ‘Sahra altında/Orta Afrika’ bölgesinde; iç çatışmalar, sınır ihlallerinden doğan problemler ve sömürgecilerden nihai kurtuluş çabaları sürerken olası bir dünya savaşında son sınırlarını silah gücüyle çizecekleri güne hazırlanıyorlar.
Ve en tehlikelisi olan “Beyaz Adam”ın hazırlandığı savaş!
Üst üste yapılan açıklamalardan anlaşılan o ki; savaşın eli kulağında.
ABD’den, AB ülkelerinden, Rusya’dan ve Uzak Doğu ülkelerinden tehdit dolu söylemler yükseliyor.
Sırbistan C.Başkanı Vucic, ordusuna ‘Hazır ol’ emri veriyor. Balkanlar ve Doğu Avrupa diken üstünde.
Çin devlet başkanı Şi, ordusuna ‘Savaşa hazırlanın!’ talimatı vererek en kısa sürede Tayvan’ı anakaraya bağlayacaklarını ekliyor.
Doğu Çin Denizi aynen Akdeniz gibi savaş gemisinden geçilmiyor.
Her gün tatbikat, her gün gözdağı için yapılan silah yığınından görüntüler paylaşılıyor.
Ne yapacağı kestirilemeyen Kim ise, yaptığı füze denemeleriyle Güney Kore ve ABD’nin bölgedeki hava üslerini ve operasyon komuta sistemlerini hedef aldığını belirtiyor.
Ortadoğu’da ise; Suriye ve Irak’ta ABD’nin sebep olduğu merkezi yönetim boşluğu kaotik yapının büyümesine yol açarken, Siyonist işgal rejiminin puslu havadan istifade ederek her tarafa terörist saldırılar düzenlemesi ve suikast furyasıyla önemli şahsiyetleri egale etmesi yakın gelecekte İslami Direniş Örgütleriyle (Hamas-İslami Cihad ve Lübnan Hizbullah’ı) büyük bir hesaplaşmanın kapısını aralıyor.
İran’da süren Mahsa Emini olaylarının provokatif saldırılara çanak tutmasıyla İran yönetiminin dış mihrakları işaret ederek Erbil ve Riyad yönetimine gözdağı verirken tehdit dilini kullanması olayın Uluslararası İlişkiler’de mevcut “Arround on the flag/ Bayrak altında birleştirme” operasyonu tarzı bir manevrayla farklı boyutlara kayabileceği tehlikesi mevcut.
Tüm bunlar sürerken Rusya’dan beklenmeyen bir açıklama geldi.
Hayır bu defa Nükleer tehdit değil daha farklı bir açıklama.
Rusya, kendisine karşı parçalama planı yapıldığı gerekçesiyle ‘Nükleer’ kozunu masaya yatırarak ‘Bana ilişmeyin’ resti çekerken Medvedev’den ‘Tüm Savaşların Anası’ olmaya aday olası yeni dünya savaşı konusunda çok ilginç bir söylem geldi.
2008-2012 yılları arasında Rusya'nın Devlet Başkanlığı görevini de üstlenmiş olan Medvedev halihazırda Rusya Güvenlik Konseyi Üyesi olarak en üst yönetim kadrosu içinde yer alıyor.
Medvedev, 4 Kasım Rusya Ulusal Birlik Günü için yaptığı açıklamada, Ukrayna'da devam eden askeri operasyonun "Şeytana karşı yürütülen kutsal bir savaş" olduğunu ve Moskova'nın tüm düşmanlarını "sonsuz ateşlerin içine sürebileceğini" söyledi.
Medvedev, "Şeytanın silahının karmaşık yalanlar, Rusya'nın silahının ise gerçekler" olduğunu söyleyerek; "İşte bu nedenle biz haklıyız. Bu yüzden zafer bizim olacak” diyor.
İşin içine Şeytan girince tabii ki olay farklı bir boyut kazanıyor.
Sonuçta bahsi geçen tüm devletler materyalist ve ruhani şeylerle bir ilgileri yok.
Eğer işi götürüp Şeytan’a bağlıyorlarsa bir bit yeniği var demektir.
Kimisi Medvedev’in bahsettiği Şeytan mı İblis mi Azazil mi? Diye sorarken kimisi de ‘Şeytan’dan bahis Küreselcilerdir!’ diyor haklı olarak.
Çünkü Medvedev, Papa’nın bir süre önce yaptığı “Şeytan aramızda bir insan şeklinde dolaşıyor” açıklamasından ziyade Küreselci zihniyetin sahip olduğu materyali hedef alıyor.
Medvedev ve Rusya’nın ‘Şeytan’la savaşmaları, bu savaşı kutsal bir savaşa benzetmeleri ancak ‘Savaşların doğasında bulunan manevi ideolojik aygıtlara duyulan ihtiyaç’ olarak yorumlanabilir.
Yani gerçekte Şeytanla bir savaştan çok, Şeytan’ın yardımını alamadıklarına yanıyorlar.