Her yıl, Haziran ayının son günleri ile Temmuz ayının ilk günlerini kapsan on günlük süreç duygu dolu, öfke dolu hatıraların anılmasıyla geçer.

Etkinlikler düzenlenir, tarihi gerçekler yad edilir, yeminler içilir ve bir daha öfkeli gözler nemlenerek sıcak toprağı ıslatır...

Bir hafta içinde üç önemli olay gelir ardı sıra;

26 Haziran 1992 Susa Camii Katliamı

29 Haziran 1925 Şeyh Said’in İdamı

05 Temmuz 1993 Başbağlar Katliamı...

Her biri başlı başına bir araştırma konusu olan bu olayların ikisine (Susa ve Başbağlar Katliamlarına) bakalım.

Bu katliamlarda PKK’nin lider kadrosunda bulunan Murat Karayılan’ın gözünden örgütün İslam’a bakış açısını değerlendirerek bakıp anlamaya çalışmakta fayda var.

Her iki katliam da sıradan ya da fuc’aten (aniden) gelişmiş olaylardan değiller.

Öncelikle iki olayın failinin de PKK olduğu ve bunu hiçbir zaman inkar etmedikleri unutulmamalıdır.

Daha önemlisi geçen 30 yıldan bu yanadır, PKK’nin hiçbir platformda bu katliamlar için ‘Özür dilemediğidir’

PKK, Başbağlar’da işlediği vahşi katliamı Sivas/Madımak olaylarına bir misilleme olarak gösteriyor.

Ancak Susa Katliamı için bugüne kadar özür dilemediği gibi hiçbir açıklama ya da yorum yapmış değil.

Kendi halinde yaşayan mütedeyyin köylülerin bir akşam baskınıyla köyün camisinden çıkarılarak kurşuna dizilmeleri gibi bir vahşeti PKK’ye yaptıran zihniyetin ne olduğunu merak etmemek elde değil.

Bu merakın cevabını Abdullah Öcalan’ın derin felsefi(!) kitaplarında, ve PKK’nin Kandil’deki lider takımının köşe yazılarında olduğu kadar ‘Karayılan’ın ‘Bir Savaşın Anatomisi’ isimli kitabında da bulmak mümkün.

Nihayette hepsi aynı yoz ırmağın(Marksist-Leninist ve Faşizan Ateizmin Irmağının) suyundan beslenmişler.

Karayılan bu kitabında Kürtlerin İslamlaşma serüvenini tarihsel dokümanlarla ortaya koyduktan sonra hemen eleştiri yağmuruna tutuyor.

“Türkler, Müslüman olduktan sonra Uluslaşma çabaları devam etmesine rağmen Kürtler bu başarıyı gösteremedi!” diyerek bunun tek sorumlusunun ‘Ümmetçilik’ olduğunu ısrarla vurguluyor!

“İslamiyet ile birlikte Kürtlerde ümmetçilik anlayışı geliştirilerek, adeta mücadelesiz, boyun eğme anlayışı ve kendine ait olmama duygusu yerleştirilmiştir.”

Osmanlının son dönemlerinde Kürtler arasında ortaya çıkan çok sayıdaki başkaldırının temelinde ve özünde ‘İslami hassasiyetler’ ve başkaldırı hareketlerindeki ana dinamiğin İslam olduğunu söylemesine rağmen Karayılan sözü yine çarpıtarak;

“Mevlana Xalit’in Kürt olmasından kaynaklı bazı milli duyguları taşıdığı doğru olsa bile, onun geliştirdiği Nakşibendî Tarikatı’nın geçmişte Osmanlı devleti ile yaptığı işbirliği, günümüzde ise TC ile iç içe örgütlenmiş olması gerçeği, onu işbirlikçi tarikat haline getirmiştir. Kürdistan’da milli bir düşüncenin şekillenmesinin önündeki en önemli ve ciddi engellerin başında Nakşibendî Tarikatı gelmektedir.”

“Nakşi Şeyhliğini İŞBİRLİKÇİ” olarak anlatan Karayılan, Kürdistan’da gelişen Feodaliteden de yine İslam’ın oluşturduğu sosyolojiyi sorumlu tutar.

Karayılan ve arkadaşlarının zihniyetinde İslam, Kürdi halk için tam bir baş belasıdır.

Öyle ki Kürtlerde ne zaman bir isyan bir başkaldırı ruhu oluşsa bunu frenleyen ve yok edilmesine yol açan ana sebep İslam’dır(Şeyhlerdir- Tarikatlardır) ve İslami gruplardır.

Bundan dolayıdır ki;

Türkiye Kürdistan’ında PKK’nin despotik ve tek güç olma gayretine ve varlığına rağmen ortaya İslami bir yapı çıkınca adeta ‘Kırmızı görmüş bir boğa gibi’ hiçbir ayarı ve ölçüsü olmayan ‘Tamamıyla imhaya yönelik’ bir saldırıya giriştiler.

Susa Cami Katliamını bu perspektiften okumak gerekir.

PKK, beslendiği ideolojik arka planı itibariyle en büyük düşmanı olarak daima İslam’ı ve Mütedeyyin insanları görmüştür.

Çünkü PKK’ye göre her mütedeyyin insan sistemin işbirlikçisidir.

Bundan dolayıdır ki Kürdistan’da ortaya çıkan İslami yapılara derhal “Kontrgerilla” yaftası vurmuş ve mazlum Kürd halkının zihnini manipüle etmiştir.

Oysa en basitinden Şeyh Said hadisesi bile PKK’nin tüm argümanlarını yalanlamaya yetmektedir.

Hem Kürdlerin PKK’ye şunu da sormasının vakti gelmiştir;

‘PKK neden Şeyh Said’e sahip çıkmamaktadır, neden onunla ilgili gündem oluşturmamaktadır?’

Çünkü Şeyh Said kıyamı PKK’nin dindarlara attığı ‘İşbirlikçi’ iftirasını kökünden yalanlamaktadır.