-İran mı Siyonitleri, Siyonistler mi İran’ı vuracak?
Siyonist İşgal Rejiminin Dış işleri Bakanlığı bas bas bağırarak “israilli turistlerin bir an önce İstanbul’u terk etmelerini” istiyor!
Hatta durumun ciddiyetini vurgulamak için, “Canınız tatilinizden daha önemlidir. İstanbul’u terk edemeyenler kendilerini otel odalarına kapatsın ve israilli olduklarını kimseye söylemesin...” diye ısrarla uyarıyorlar.
Bu vaziyet size de çok ilginç gelmedi mi?
İşgal ettiği her karış toprağı önce ‘Güvenlik Duvarı’ denilen ‘Açık hava cezaevine’ dönüştürerek sözde vatandaşlarına ‘Özgürce yaşama’ vaadinde bulunurken dünyanın dört bir yanındaki vatandaşlarını da göz göre göre ‘güvenlik hapishanelerine’ tıkmış oluyor!
Tabii bu onların sorunu!
Asıl merak edilen ise işlerin buraya nasıl geldiği ve bundan sonrasında nelerin olacağıdır.
İran’da Devrim Muhafızlarına yönelik bir dizi suikast yerini yeniden Nükleer Fizikçilere bıraktı.
Geçen hafta İran’ın değişik kentlerinde birbirinden yüzlerce km uzaklıktaki iki bilim adamı aynı anda zehirlenerek katledildi.
Suikast furyası sürerken, ülkenin değişik yerlerinde art arda iki savaş uçağının düşmesi akıllara teknik sabotajı getirdi.
Yaşanan gelişmelere bakıldığında Siyonist İşgal Rejiminin aslında kabahatini çok iyi bildiği için tüm vatandaşlarını teyakkuza geçirdiği anlaşılıyor.
Siyonist Rejim, her ne pahasına olursa olsun ‘İran’ın nükleer bomba kapasitesine ulaşmaması için’ suikastları sadece bir girizgah olarak görüyor.
Yakın zamanda F-35’ler ile İran’ın Natanz Nükleer Tesisine bir saldırı yapacağını neredeyse davul zurnayla ilan etmiş şimdiden!
Son günlerde vizyonda olan Top Gun -Maverick filminin konusunun bu tarz bir saldırı olması bir tesadüf değildir elbet!
Siyonistlerin çevre ülkelerle geliştirdikleri “İhanet sözleşmeleri” ve yakınlaşmaların İran’a yansıması öyle görünüyor ki yakın zamanda büyük bir savaşın fitilini ateşleyecek.
Elbette olası bir savaşta HAMAS, İslami Cihad ve Lübnan Hizbullah’ının sessiz kalmayacakları ve topyekun bir savaşın gelmekte olduğunu söylemek mümkün.
-III. Dünya Savaşı’na Hazırlanıyorlar!
Asya Pasifik’te 24 ülkenin katılımıyla gelmiş geçmiş en büyük askeri tatbikat yapılıyor.
Bu tatbikatın yapılış sebebi alenen ‘Çin’i sınırlamak’
Bu ülkelerin içerisinde Latin Amerika ülkeleri de var.
ABD’nin başını çektiği bu tatbikat ve bir dizi düzenlemeyle verilen mesaj o ki;
Çin, hızlı büyümesi; ‘Bir Kuşak Bir Yol Projesi’ ve “Borçlandırma stratejisiyle” oluşturmaya çalıştığı yeni dünya düzeninde ABD’nin hegemonyasını kabul etmediğini ilan etmiş oluyor.
Batı Bloğu’nun ana lokomotifi olan ABD’nin, Çin’i kendine en büyük rakip ve tehdit olarak gördüğünü gerek istihbarat raporlarında gerekse bağımsız ‘Askeri araştırma kurumlarının raporlarında’ defaatle ikrar etmişken buna seyirci kalması düşünülemez.
Çünkü ABD, II. Dünya Savaşından sonra bilfiil oturduğu liderlik koltuğundan kolay kolay inmek istemiyor.
ABD Başkanı Biden, Japonya ziyaretinde (24 Mayıs 2022) hızını alamayıp Çin’e meydan okumuş, “Tayvan’a saldırması durumunda buna askeri karşılık vereceğiz” diye açıklama yapmıştı.
Bunun üzerine Çin, bunun kabul edilemez olduğunu açıklayarak; “Tayvan’daki ayrılıkçılara yanlış mesajlar verilmemesi gerektiğini vurgulamış, akabinde Çin Dışişleri Bakanı Vey, ABD'li mevkidaşı Lloyd Austin ile Sigapur’da yüz yüze yaptığı görüşmede (11 Haziran 2022), "Çin’in, Tayvan'ın bağımsızlığına yönelik girişimleri her ne pahasına olursa olsun bastıracağı, gerekirse bu uğurda savaşacağı" uyarısında bulunuyordu.
ABD, daha sonra her ne kadar “Tek Çin Politikasına bağlıyız!” şeklinde açıklamada bulunsa da bu açıklama Çin yönetimini tatmin etmemiştir.
Şimdi Asya Pasifik dengesinde yeni bir çığır açacak olan bu büyük tatbikat sadece Çin’i kendi sınırlarına hapsetmeyi öngörmüyor.
Belki bir adım ötesi; Çin’e karşı topyekûn bir savaşın ön hazırlığı sayılabilir.
Aytunç Altındal’ın “2023-2025’te büyük bir Dünya Savaşı çıkacak!” şeklindeki öngörüsünün ne kadar doğru olduğu bilinmez ama adım adım yaklaşan Dünya Savaşını görmemek gerçekten tam bir saflık olacaktır.
İlgili ülkelerin yoğun hazırlıkları, askeri/savunma bütçelerini kat kat artırma yarışına girişmeleri ve ‘Stratejik Müttefik’ arayışları bunun en büyük belirtileri sayılabilir.