Malum İstanbul’da büyük sayılabilecek bir deprem yaşandı. Bu depremin canlı tanıkları olduğumuz için öncesi sonrasıyla halktaki telaşı ve korkuyu yakinen müşahede ettik. Sanırım hemen herkes TV ekranlarından insanların yüzlerinden okunabilen korku ve endişeyi görmüştür.

İnsan, nefsi yapısı gereği en ağır olayları bile unutmaya meyillidir. Doğrusu bu insan psikolojisi için büyük bir nimettir. Böyle olmasa insan ömür içerisinde yaşadığı acılardan ötürü çok daha fazla etkilenip yaşamın doğal akışından kopabilir.

İnsan fert olarak musibet veya tehlikeleri unutabilir ancak yönetici olarak seçtiği insanların böyle bir lüksü yoktur. Yönetime getirilen insanların en önemli görevlerinden biri de şüphesiz halkı can-mal- namus güvenliğine gelebilecek tehlikelerden korumaktır.

İstanbul depreminden sonra, ülkeyi yönetmekten sorumlu siyasiler yine bir araya gel(e)medi. Yine halkın korku ve endişeleri üzerinden kısır siyasi iç çekişmelere başladılar. Yine oy hesapları yapılmaya başlandı. Yine birbirlerine gol atmak için karşı kalelere geçtiler. Ve maalesef yine bazıları rant hesapları yapmaya başladı. Aynen “Savaş zengini!” tabirinde olduğu gibi. Malum bu Savaş Zengini denilen insanlar savaşın zor şartlarını fırsat bilerek stokçuluk yapıp ellerindeki ürünü yüksek fiyatlarla satıp zenginleşirler.

Depremden sonra insanların gözü kulağı yöneticilerdeydi. Genel olarak açıklamalar teskin ediciydi ancak ne olduysa iş “Krizi kim koordine edecek?” sorusuna geldiğinde hem iktidar hem muhalefet kendi kurumlarının başına geçip ayrı telden çalmaya başladılar. İktidar AFAD bünyesinde organize olurken Muhalefet yani İBB yönetimi AKOM bünyesinde organize oldu. İki kesimin de ellerinde çok güçlü imkanlar var. Ancak çift başlılığın ve farklı rakamların telaffuz edilmeye başlanması insanlarda en basit deyimle “Karamsarlığa” yol açıyor.

 AFAD'da Fuat Oktay, Süleyman Soylu ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum açıklamalarda bulundu. İmamoğlu davet edilse de kendisi katılmayıp dört uzman göndererek çağrılmadığını duyurmasına karşılık Oktay “İmamoğlu'nu çağırdıklarını” söyleyerek cevap verdi.

Daha sonra AKOM'da Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu depremle ilgili bilgiler paylaştılar. Kılıçdaroğlu, konuşmasında, "Ekrem Bey ve ekibinin sorunları çözebilmek için tek istedikleri hükümetin kendilerine engel olmaması." ifadelerini kullandı.

Görüldüğü gibi siyasiler deprem sonrasında, İstanbul için bir araya gel(e)medi. İmamoğlu, AKOM’dan gelişmeleri takip ederken; hükümet AFAD’tan gelişmeleri takip ediyor.

Bu atışmanın ne yeri ne zamanı demek yetersiz sanırım. “Koyun can derdinde kasap et derdinde!” ifadesinin tam karşılığı bu olsa gerek. Vatandaşın böylesi zorlu günlerde idarecilerden tek isteği olur:

“Lütfen kısır döngüye dönüşen politik kavgalarınızı bir tarafa bırakın da deprem hazırlığı konusunda kolları sıvayın!” Malum “Kentsel dönüşüm-Rantsal dönüşüme” “Deprem hazırlığı-Deprem Nazırlığına!” dönüşmüş durumda.

Yüce ALLAH milleti korusun, bu depremleri uyanışına vesile kılsın!