Öncelikle “Sol Cenah” ile kastımın “Yaşadığı Müslüman toplumda İslamî değerleri kabullenmeyip buna karşı mücadele eden tüm yapılar” olduğunu belirtmek isterim. Sol cenahı ele alırken devamlı Cumhuriyetin kuruluşuyla başlayıp yapılan olumsuzluklar anlatılır. Oysa Sol zihniyetin Cumhuriyetin ilanından yüz yıl önceye dayandığını görmek için küçük bir tarih kitabı karıştırmak yeterlidir. Bu zihniyetin temelinde “Dini değerlerin önemsizleştirilmesi, pozitivist aklın öncelenmesi yatmaktadır”
İslamî kesimin temelinde ise Kur’an ve Sünnet’e dayalı yaşam tarzı ve buna bağlı olarak “İslam Kardeşliği” bulunmaktadır. İki yapı ayrı ayrı ele alındığında normalde İslamî kesimin her şartta güçlü bir kenetlenme içerisinde olması ve sol cenahın ise sahip olduğu liberal yaşam ve zihniyetten dolayı darma duman olması gerekiyordu. Ancak vakıa hiç de öyle değil. Manzarada görünen o ki; “Bizim Mahalle” dediğimiz şuurlu İslamî kesimlerin kendi aralarında yaşadıkları dağınıklık maalesef daha fazla. Sahip olunan iktidar ve maddi olanaklara rağmen.
İslam Dünyası iki yüz yıldır Batı Emperyalizmine karşı, yüz yıldır da kendi içindeki Truva Atlarına karşı güç birliği için uğraşmakta lakin bir türlü bunu başaramamakta. Bunun en basit örneğini kendi topraklarımızda rahatlıkla görebiliriz. Kurtuluş Savaşı’nda Müslüman Türkiye halkı tam bir “Cihad” anlayışıyla mücadele edip işgalcileri memleketten çıkarmış ancak kısa bir süre sonra “Halk” kelimesi farklı anlamlara evrilerek sol kesimin jargonunda “Milliyetçi ulusalcılar/yoldaşlar/ emektarlar” yerine kullanılır olmuş. Kurtuluş Savaşı’nda silah zoruyla kovulanlar “Kültür Emperyalizmi” denilen zihniyet değişimiyle yönetimde görünür olmuş.
Sultan Abdulaziz’in katledilmesi, II. Abdulhamid’in tahttan indirilmesi olaylarında bu kadrolar bürokrasideki güçlerini konuşturdular lakin millette bir karşılıkları yoktu. Osmanlı sonrası ise bu zihniyet toplumda yer buldu, taban oluştu.
Bu Laik, sol jargon kullanan, liberal yaşam tarzına sahip mahalle, her gün daha çok bilenmekte ve yaşam tarzlarını daha geniş kesimlere yaymaktalar. Son İstanbul seçimlerinden sonra Sol kesim tekrar zafer havasına girerek etki gücünü artırmış ve pervasız hareketlerini sıradanlaştırmaya başlamıştır. Buna karşılık İslamî kesimde açıkça söylemek gerekirse AK Parti’nin yol açtığı verimli ortamdan istifade edip daha çok kenetlenip, yayılmalıyken ne yazık ki tam tersi yaşanıyor. Hem son günlerde siyaset arenasında yaşanan kopmalar, yeni yapılanmalar yeni hareketlenmelere yol açmış görünüyor. Varoluşlarının temelinde “İslam’a hizmet” felsefesi olması gereken İslami Kesimler, siyasi çekişmelere fazla zaman ayırarak toplumu dönüştürme işini Sol Kesimlere bırakmış görünüyorlar. Hal böyle olunca “bizim mahalle” (nin büyük bir kesimi) bir türlü kenetlenememekte.
Tabii “Kusurlarına sürekli bir suçlu bul” hastalığına binaen “bizim mahalle de" ya dış güçler retoriğinden medet umar olmuş ya da İktidar partisinin sağladığı liberal ortamdan yakınarak kendini aklamaya çalışır olmuş.
İlanihaye: İslamî kesimler (görece) iktidar nimetlerinden istifade ile toplumda İslam Merkezli dönüşümü gerçekleştirmeleri gerekirken bu rehavet ortamı sanki onlara pek yaramamış. Öyle ki; Şuurlu Müslümanlar muhalefet oldukları dönemdeki bilinçli yaşamlarını ve mücadelelerini sergileyemez olmuşlar. 28 Şubat ve öncesinde sergilenen direniş ve mücadele ruhunu aramayan var mı?