Geleceğin dünyasına hazırlanmak her insanı ilgilendirse de bu konu devletlerin ve yapıların ana gündemlerinden biri olmak zorundadır. Çünkü her yapı bugünden çok yarınını hesaplamakla ayakta kalabilir.

Yaşadığımız teknolojik devrime bakıldığında yakın geleceğin “Mekaniğin, yapay zekanın, nano teknolojinin, bio teknolojinin, sibernetiğin…” devri olacağı aşikardır.

New World Order (Yeni dünya düzeni) olarak adlandırılan bu devir “Dijital Dünya Projesidir” Bu projede 7/G ile Hacklenebilir insandan, Genom Projesinden(sipariş bebeklerden), birden çok annesi veya babası olan bebeklerden, Robot evliliklerinden YZ’nin sosyal yaşamda pay sahibi olmasından, Nüfusun azaltılmasından, Transhümanizmden…kısacası dayatılan yeni bir dinden bahsedilmektedir.

Gelecekle ilgili en önemli projelerden biri “Transhümanizm’dir” Hümanizm, insanın doğa ve tanrı karşısındaki konumunu transhümanizm ise insan doğasını değiştirme amacındadır. Bu düşüncenin önde gelenleri: Ray Kurzweil, Aubrey de Grey, Max More, Zoltan Istvan, Nick Bostrom gibi isimlerdir Sloganları— Birey, Özgürlük, Ölümsüzlüktür”

Yani “Yeni bir insan modeli.” Belki okuyucuya biraz abartılı geliyordur lakin hiç te öyle değil. Bu projenin sahipleri Yüce Allah’ın yarattığı insanı yetersiz görüp “Biz bu insana format atıp yenileyeceğiz” diyen “Küresel Sermayenin” sahipleridirler. Bunlar yüce Allah (cc)’nün yarattığı insanı beğenmez, eksik bulurlar. Öyle ki Goglee’ın yöneticilerinden biri olan Ray Kurzweıl “İnsanlık 2.0” adlı kitabında “Tanrının yarattığı insan 1.0 bizim yapacağımız insan 2.0 olacaktır. Tanrı malzemeden çaldı biz eksiksiz yaratacağız” iddiasıyla bu fikrin inançtaki sapkınlığını sergiler. Kurzweıl’in ikinci bir kitabı da “Yeni bir zihin inşa etmek” adıyla yayınlanmıştır.

Bu fikrin alt yapı çalışmaları Hollywood ve Netflix’in projeleriyle çocukluktan başlayarak yapılır. Çalışmalarında zihinleri modifiye etmekte, süper kahramanlar eliyle “Süper insan modeline ” zihin adapte edilerek 21.yy’ı dijital dünyanın pratize edileceği, gerçek ile sanalın iç içe geçeceği bir çağa dönüştürürler.

Transhümanistler fikirlerini sempatik kelimelerle süsleyerek anlatırlar. “Biz insanın maruz kaldığı hastalıkları ortadan kaldıracağız, yeni teknolojiyle organ bankaları/ marketleri kuracağız, organ naklini sorun olmaktan çıkaracağız. Yaşlanmayan, hastalanmayan kusursuz insanı yapacağız… derler. Tabiki bunlar insanlık için faydalı olur lakin gayeleri başka.

Transhümanistler:İnsan üstü yaşam süresi, insan üstü zeka, insan üstü sağlık kalitesi hedeflerinin arka planında “Yeni nesile format atılmış, dijitalize edilmiş” bir toplum inşası hedefi vardır. Bu hedeflerine adım adım yaklaştıklarını kendi gençliğimize baktığımızda rahatlıkla görebiliriz.

Transhümanizm hareketi genel olarak klasik liberal eksende ileri derecede özgürlükçü, aynı zamanda politika üstü ve gerçeklik üstü bir yapıya sahiptir. Bir lideri yoktur. BİREYSEL bir mücadeledir. Ütopya ya da distopya çalışması değildir, deseler de gerçekte bu düşüncenin hem finansörleri hem yönlendiricilerinin küresel sermaye sahipleri olduğu görülür.

Beynin içindekileri bilgisayara aktarmak veya çipler vasıtasıyla beynin içine istenilen bilgilerin yüklenmesi o kadar masum bir hedef değildir. Bu girişim tamamen insanın her yönüyle kontrol edilmesi amacını taşımaktadır. Bu akımın önde gelen pratisyenlerinden olan Elon Musk kısa bir süre önce beyne çip yerleştirme suretiyle bilgi aktarımı konusunda ciddi bir ilerleme katettiklerini söyledi. Hakeza dünyanın birçok yerinde bazı devletler ve kurumlar “Çipli yaşamın ayrıcalığı!” konusunda reklamlara ve hatta yer yer dayatmalara başladılar. Mesela Avustralya hükümeti “Çip taktıranların bazı ayrıcalıklardan istifade edebileceğini” duyurarak teşvikte bulunurken ABD’de Hollywood’un sapkın ev/havuz partilerinde “Çip tak hayatın keyfini çıkar!” sloganları kullanılmaya başlandı. Ünlüler çip taktırmanın faydalarını anlatmaya, reklama başladılar.

 Transhümanizmden… kısacası dayatılan yeni bir dinden bahsedilmektedir.

Asıl merak ettiğim soru şu: İslam Dünyası ve İnsanlık bu geleceğe hazır
mı?