Çok ilginçtir, Bedir ve Uhud Savaşı şehadetler ve şehitlik için yanma savaşları olmasına rağmen özellikle bu savaşlarda farklı bir profille karşılaşıyoruz. O da Hz. Sad b. Ebi Vakkas'tır.
Mücahitlerin, şehadet için nasıl da yanıp tutuştuklarını ifade etmek için Abdullah b. Cahş(r.a) ile Sad b. Ebi Vakkas'ın karşılıklı dualaşmaları çokça anlatılır. Bu anlatımın odak noktası, başkahramanı ve ana vurgusu Hz. Abdullah'ın şehadet arzusu üzerinden şekillenir. Halbuki Hz. Sad'ın dua şekli ümmetin yaşadığı bunca olay karşısında daha çok dikkatimi çekiyor. Bilenler hatırlar; bu dualaşmada Hz. Abdullah doğrudan Allah için ölmeyi ve paramparça olmayı; Hz. Sad ise düşmanla karşılaşıp onu paramparça etmeyi dilemiş ve öyle de olmuştu.
Ümmetin yiğitlerinin yıllardır şehit edildiği, anne ve yavruların acımasızca paramparça olduğu ve ümmetin mazlumlarının zalimlerin postalları altında çiğnendiği bir zeminde Hz. Sad'ın duasının ne kadar da önemli olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz. Çünkü dünya barışını sağlamanın en etkin yolu, kanserli hücrenin paramparça edilmesine odaklanmaktan geçmektedir.
Bu yüzden Hz. Sad bir semboldür. Kıymeti hakkıyla anlaşılamamış bir sembol! Mekke döneminde zalimlerin ettiklerine karşı düşman liderlerinin kanını akıtan ve mazlumlar darp edilirken(Osman b. Mazum'un meselesi) meydana fırlayarak zalimden intikam alan bir sembol! İşte o sembol her zamanki karakteri ile Uhud'da yaptığı dua ile ümmete yok olmak yerine, paramparça olmak yerine zalimlerden mazlumların intikamını almak için ayakta kalmayı, yaşamayı, güçlenmeyi ve zalimi cezalandırmayı miras olarak bırakmıştır. Öyle ya bu ümmetin payesine sürekli yok olmak düşmemeliydi.
Ey 21. Asrın yiğit Sad b. Ebi Vakkasları! Hayatta kalmayı dileyin, zalimler için bilenin, intikam yeminleri için, içinizde bir volkan kaynasın, zalimlerle karşılaşmak ve onları cezalandırmak için yakarıp durun! Yakarıp durun ki; hep paramparça olan bizim bedenlerimiz, hep ağlayanlar da yok olanlar da kadın ile çocuklarımız olmasın...
Selam ve dua ile