Geçen hafta “Gazze yok edilirken, içimizdeki Sad b. Ebi Vakkaslara ne oldu?” başlıklı makalemizde Gazze’de yaşanan dramdan dolayı, Mekke’nin en çetrefilli dönemlerinde, zalimlere boyun eğmedikleri için zalimlerin zulmüne maruz kalan izzetli Müslümanların başına gelen olaylar karşısında imkanların en dar olduğu bir dönemde bile tepkisiz kalmayarak kendisini feda etme pahasına ileri atılan ve zalimlerin kafalarını parçalayarak ilk kan dökme şerefine nail olan Hz. Sad b. Ebi Vakkas’tan bahsetmiş ve çağın Müslümanlarının içindeki Sad b. Ebi Vakkas ruhlu yiğitlerin tepkisel hücrelerini depreştirmeye çalıştık. Ama…
Ama diyorum çünkü bu mesajımız çok ters idrak edildi galiba. Bu çağrımız, tüm Müslümanları kapsamakla birlikte özellikle de icra makamındaki yetkililere yönelik olmasına rağmen aradan bir hafta geçmeden İsrail ile ticaretin sonlandırılmasını isteyen bir grup bayan ters kelepçeyle ve savunmasız oldukları bir halde tokatlanarak gözaltına alındı. Yahu ne oluyoruz? Demeden “Kahrolsun şeriat!” diyerek aslında İslam’a kinini kusan bir çukurun tatile çıkar gibi endamlı gözaltına alışı ile Mavi Marmara şehitlerinin emanetlerinin gözaltına alınış şekli ve yedikleri etiketler bir kere daha boynumuzu büktü… Düşmana karşı Hz. Sad b. Vakkas gibi olmayı dilerken birbirimize karşı gaddarlaşmak!
Hiç eşit olmadık, olamadık. Adalet, Hak hukuk mu? Ancak gak guk… Ülkemde yöneticiler kim olursa olsun İslami değerlere sallanan yumruğun bedeli ancak 2 bin TL. Var mı bunun ötesi? Ki bunları yazarken bu iyi niyetli gösterileri su istimal eden bazı karanlık tiplerden ve üzüm yemek yerine bağcıyı dövme niyetinde olanlardan da habersiz olduğumuz ve onları tasvip ettiğimiz sanılmasın!
Her şeye rağmen adam gibi tepki gösterenleri tebrik ediyorum. Aman ha bir dakika bile olsa susmayın! Şuan sandık oy moy kaygısıyla utanç verici ve devede kulak bile olsa Ticaret Bakanlığı’nın İsrail’e ihracat kısıtlaması getirmesi güzel bir adım olmakla birlikte sizin zaferinizdir. Bu sinmişlik halini boykot etmezsek bu sinmişlik ve sukut hali bizi de zalimlerden yapar. Ayıp değil mi, batıl dediğimiz batı dünyasından bunca ses çıkarken hak ehli olduğunu iddia eden Müslümanların sus pus olması?
Hz. Ömer’in(r.a) siyer sahnesinde sıklıkla karşımıza çıkan ve Müslümanların iyi ve güzel şeylerde en önde olması gerektiğini ifade eden; ” Bizler hak, onlar da batıl değil mi?” söylemini şiar edinerek haksızlığa karşı duruşu en iyi temsil edenler bizler olmalıydık. Hatta en iyi savunmayanlar namert olsun, demeliydik. Ama ne yazık ki… Vicdansız ABD’nin vicdanlı askeri Aaron Bushnell; “Zulüm bizdense, ben bizden değilim.” diyerek kendini Filistin için yakarken, haftalar oldu bizden ciddi bir ses çıkmayalı…
İyi niyetle ses çıkaranlar oldu mu oldu. Ama sağ olmasınlar Kraldan çok kralcı ve yalakaların dillerince kahpe, mason, şerefsiz, İrancı, dış güçler vs. gibi etiketlerden yemedikleri etiket kalmadı. Başta devlet ticaret yapmaz, sonra özel şirketler yapar, sonra uluslar arası anlaşmalar var, dendi. Ciddi tepkiler sonunda ve yaşanan oy kayıplarıyla beraber en son geldiğimiz noktada devletin kontrolüyle uçaklara ve jetlere sağlanan yakıt dahil 54 kaleme ihracat kısıtlaması getirildi. “Hani… Hani… Hani… ” diye başlayan onlarca cümle sıralanıyor beyinlerde ama sukut en iyisi. Tabi anlayana ve utanana… Herkes sarf ettiği değil, hak ettiği etiketle yerine oturur. Mitinglerde “İsrail ile ticari utanç sonlandırılsın.” diye Türkiye genelinde ilk pankart açan ve milyonlarca kişiye ulaşarak bu konudaki benzer eylemleri fitilleyen bir kaç kişiden biri olarak onca yediğimiz iftira ve etiketleri şahsım adına Hz. Yusuf’un kardeşleri için; “Bugün size kınama yoktur.” dediği gibi makalemi sonlandırmak isterdim. Yalnız Gazze konusunda geç de olsa adam gibi adım atıp arkasında durmanız şartıyla. Hatta değil affetmek sizleri savunmayan namerttir. Selam ve dua ile