Son günlerde icra makamında bulunanların miting ve programlarında sele dönüşen ve karşısında duranı tepe taklak eden vicdani eylemler gittikçe artmaya başladı.
Bunlardan en etkili ve gittikçe yaygınlaşanı “israil ile ticaret utancını sonlandırın.” Pankartları ve çağrılarıdır. İster istemez bu vicdani tepkilerin muhatabı olan bazı çevreler de karşı reaksiyona geçiyorlar…
Kimileri bu çağrıların provokatif ve fitne içerikli olduğunu, tarafgir ve muhalif çevrelerce dile getirildiğini bu yüzden itibarsız olduğunu söylemekle birlikte gazını alamayarak “kahpelik” yaftasında bulunanlar da yok değil. Üstüne bazı kişilerin de bu ticaretin caizliği yönünde fetvalar vermeye başlaması da cabası… Geçen hafta bu konuya siyer perspektifinden eğildiğimiz makalemizi paylaştık. Değil ticaret, toplu iğne bile satmak caiz değildir. Bu yüzden “Ok attım, aşure oldu.” güzellemeci ve tevilcilerine ne kadar itibar edilir, buna siz karar verin…
Yalnız bugün köşemde “kahpelik, fitne ve muhaliflik” yaftasında bulunanlarla ilgili bir itirafta bulunacağım. Bulunacağım ki sapla samanı karıştırıp, vicdani tepkide bulunanlar için kullanılan yaftalar sahiplerine iade edilsin.
İcra makamında bulunanların karşısında sele dönüşen “israil ile ticaret” pankartlarının fitilini tutuşturan en etkili yere, Sakarya’ya gidelim. Çünkü burada yapılan vicdani çağrı ülke duvarlarını aşacak bir noktaya varmıştır. Orada bu pankartı açan kişilerden biri de bizdik. Sayın Cumhurbaşkanının Sakarya’ya geleceğini duyduğumda; “Yüreklerimiz yanıyor, tüm etkinliklerimizdeki amaç ve gayemiz icra makamına sesimizi ulaştırmakken ve icra makamının en tepesinde bulunan Sayın Cumhurbaşkanımız yanı başımıza geliyorken, taleplerimizi kendisine ulaştıramamak bizim için bir çelişki olur” düşüncesiyle bu pankartı açtık. Yani olay tamamen daha önce cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendisine oy veren bir vatandaşın bireysel ve vicdani iyi niyetinden kaynaklanmaktaydı.
Daha sonra cumhurbaşkanının kendi sosyal medya sayfasında canlı verilen görüntülerden kırpılan bu kareyi herkes kendi düşüncesine göre kullanarak ülke gündemine oturttu…
Bu konudaki beklenti ve tepkilerin çoğu bu şekilde iyi niyet ve vicdan taşımasına rağmen, maalesef bazı çevrelerin bu konudaki beklentileri “Muhaliflik, Fitne ve Kahpelik” şeklindeki nitelendirmelerini takdirlerinize bırakıyorum. Açıkçası bugüne kadar tek kelime etmememe rağmen, bu çukur nitelendirmelerden sonra, böyle bir açıklamayı gerekli gördüm. Bu yüzden kardeşlerim beni mazur görsünler.
Buradan çağrımı, ticarete taraf olan herkes için yineliyorum. Bu ticaretin devamı ve eylemsizlik hali taraftarını allak bullak eder. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. İnsanlığın gözleri önünde öldürülen bebeklerin, katledilen kadınların ahı ortada iken kimse oturduğu koltukta rahat etmeyi aklına koymasın!
Diğer taraftan, marketlerde bir sakıza uygulanan fahiş fiyatlar için tüketici haklarını gerekçe göstererek “Devlet nerede?” diye vaveyla koparıp, sonra da dünyanın gözleri önünde hunharca katledilen 14 bin çocuğun, öldürülen kadınların kanları üzerinden yapılan bir ticaret için tüm evrensel insani hakları ve imani hakları görmezden gelip; “Devlet ticaret yapmaz!” diye savunmaya geçenleri Allah’a havale ediyoruz. Selam ve dua ile