Bazı sorunlar vardır ki, onlara neşter vurulmadan yol almak mümkün olmaz. Onları kilim altı yapmak da sorunların daha da büyümesinden başka bir işe yaramaz.
İşte o sorunlardan biri de merkezden hareket sorunudur. Merkez, hareketin başladığı nokta veya kaynaktır. Merkezden yani başlangıç noktasından başlayan hareket sağlıklı olmazsa etrafa doğru giderek daha da büyüyen yalpalayıcı hareket, çevreye daha büyük bir zarar vermekten başka bir işe yaramaz. Bu eşyanın tabiatına yerleştirilen önemli bir kanundur.
Bu yüzden aile sağlıklı olmazsa aile yıkıcı bir faktör olduğu gibi ondan etrafa yayılan hareket başlangıç noktasından daha yıkıcı olur. Aile fertleri sağlıklı olmadığı zaman, onların meydana getirdiği toplum daha çok sorun üretir. Komutan, başbakan, hoca, öğretmen, eğitmen, parti, cemaat, tarikat ve liderleri sağlıklı olmazsa etrafa yayılan hareketin yıkıcılığı binlerce kat artar. Çünkü başta değindiğimiz gibi hareket sağlıklı bir merkezden başlamadığı zaman, hareketin merkezden uzaklaşması ile oluşturduğu tahribat doğru orantılı olarak artar. Ülkemizde oluşan ve sürekli kangrene dönüşen birçok sorunun merkezinde bu sorun vardır. Bu yüzden geçmişe giderek kaynağın düzeltilmesi şarttır. Kimisi için iki yüz yıl, kimisi için de yüz yıl geriye gitmek ve bazı şeylerle yüzleşmek gerekir. Konuyu fazla bağlamından koparmadan asıl anlatmak istediğimiz meseleye dönersek.
Efendimiz(a.s.v), Medine’ye hicret ettiğinde ilk önce merkezi hareketin sağlıklı ve güçlü olmasına yöneldi. Toplumun en merkezine mescidi yerleştirdi. Oradan sağlıklı bir hareket merkezi oluşturdu. Tüm Müslümanları o merkeze bağladı. Daha sonra Medine içinde farklı toprak ve kabilelerde yetişen Müslümanların kardeşliğini perçinleyecek projeler gerçekleştirdi ki mescit aynı zamanda bu amaca da hizmet ediyordu. Diğer taraftan Medine içindeki diğer paydaşlarla da bazı anlaşmalar yaparak Medine içinde iç düzeni ve hareket merkezini sağlama aldı. Ondan sonra ancak Medine dışındaki müşriklere yönelebildi. Ve büyük Bedir Savaşı yaşandı. Yani ilk önce tüm hareketlerin merkezini ele aldı. Orayı sağlamlaştırdı.
Şimdi ümmet olarak hareket merkezlerimiz ne kadar sağlıklı, bir sorgulayalım. Toplumun ve İslami yapıların hemen hemen tüm merkezi noktaları felç olmuş durumda. Eğitimden aileye, öğretmenden veliye, idare edenden yönetilene, yasalardan kanunlara, ümmete liderlik yapanlardan fertlerine ve ümmete, mürebbiden talebeye, gruplardan toplumun bütünlüğüne kadar… İyimser bir tablo çizmek isterdik. Yalnız bazen “Ya Sabahah(tehlike uyarısı)” demenin iyimser tablo çizmekten daha önemli olduğunu ifade etmek gerek. Hem de üzülerek…
Direksiyonu elde tutanın hatası, normal bireysel bir hata değildir. Aksine toplumsal bir faciadır. Otobüsü uçurumdan alaşağı eden adam sadece kendisine zarar vermez.
Bu yüzden herkes kendisini ve sorumlu olduğu merkezi sağlama almalı. Üslubuna ve kullandığı kelimelere dikkat etmeli. Programlarını yaşanan acı tecrübelerden yola çıkarak gözden geçirmeli. Üzerimize hak söylemek hak olduğu gibi her hakkı her yerde söyleme hakkına da sahip değiliz. Ümmetin birlik ve maslahatı, ailelerimizin geleceği, toplumun öncelikleri bizim haklı olmamızdan önce gelir ve gelmeli de. Sahabelerden birkaçı, ölmüş bir adam üzerinden konuşarak birbirlerini incitmişlerdi. Konuştukları içinde hak meseleler de vardı. Sonuç kavgaya kadar gitmiş. Efendimiz(A.s.v) hemen olaya müdahil olarak, bazı meseleler üzerinden konuşmalarının faydadan çok zarar getireceği uyarısında bulunmuştur.
Bu yüzden fikrin doğruluğu hareket fıkhına uyarsa sana haklılık katar. Aksi takdirde sana kalan sadece çirkin bir günahtır.
Bunun gibi onlarca hatta yüzlerce meselede olduğu gibi yukarıda mevzu bahis olan tüm merkezler sağlama alınmazsa ne içeride ne de dışarıda hiçbir sorunla baş edemeyeceğimiz gibi. Merkezden etrafa yayılan yalpalamalar yaş kuru demeden hepimizi kasıp kavuracaktır. Allah muhafaza.
Selam ve dua ile