Evet, ilginç gelse de Allah’u Teala iman edenleri tekrardan iman etmeye davet ediyor.
Neden peki?
Çünkü Allah’a iman ettiği halde, Rezzak olarak Allah’tan başka yere daha çok itimat etmişse, o kişi hakkıyla iman etmemiş demektir.
Yegane güç ve kudret sahibi olarak Allah’ı görememiş ve mevcudattaki her hadise karşısında titreyip durmuşsa, hakkıyla iman etmemiş demektir.
Zaferin de mağlubiyetin de Allah’ın elinde olduğuna iman edememişse, hakkıyla iman etmemiş demektir.
Değerli kardeşlerim! Bugün lafı fazla uzatmadan kısa ve öz olarak geçmek istiyorum.
Siyer-i Nebi’de karşılaştığımız savaşların neredeyse hepsinde Müslümanların imkan, sayı, silah ve teçhizat olarak düşmanlarından çok ama çok geri planda olduklarına şahit olmuşuzdur. Yevmul Furkan olan Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te, Mute’de vs.
Hatta bir Seyful Bahr var ki; yiyecek olarak yarım hurma bile kalmadığı için, develerin yediği ve ağızlarını yara yapan bir türlü dikenli ağacın dikenlerini yemeye başlıyorlar. Öyle ki ağızlar yara bere içinde kalıyor. Kırılma noktasına gelince de Allah denizden kıyıya vurmuş çok büyük bir balık ile onları rızıklandırıyor. Zaturrika’da ayaklar paramparça. Hendek’te Hz. Fatıma anamızın getirdiği bir iki lokma yemeğin ilk lokmasını ağzına koyan Efendimiz(a.s.v); “Kızım biliyor musun? Üç günden beridir ağzıma aldığım ilk lokma” diyor. Herkes açlıktan kırılmaya başlayıp karınlarına tek taş bağlayınca, Efendimiz karnına açlıktan dolayı bağladığı iki taşı gösteriyor. Hepsi hüngür hüngür ağlaşıyorlar.
Ama açlıktan değil, zayıflıktan da değil, kendilerine inanmadıklarından değil, pişmanlıktan hiç değil; Allah’a olan imanlarından, teslimiyetlerinden ve bağlılık duyarlılığından. Mekke döneminde şunlar oldu, bunlar olduya hiç girmiyorum.
Yani Efendimizin mücadele tarihinde neredeyse kazanılan zaferlerin hepsinde bu tablo vardı. Ne sayı, ne imkan bolluğu ne de başka bir şey.
Yalnız sayı olarak düşmanlardan çok ama çok güçlü oldukları, sayı ve insan gücünü ön plana çıkaran bazı kimselerin olduğu Huneyn’de darmadağın oldu İslam ordusu. Efendimiz(a.s.v) ve çok küçük bir grup hariç herkes bir tarafa dağıldı. Onca sayı üstünlüğüne rağmen… Mesele anlaşılınca ve kalplere nakşedilince Allah tekrardan zaferi nasip etti.
Yani kısacası; “Ey İman edenler! İman edin.”
Gönülden inanılmayan, sefihlerin kibirlenerek rızkın ve kudretin sahibini unuttuğu, sorumlulukların ört bas edildiği ve sürekli mırın kırın edilen bir mücadeleden zafer çıkmaz. Öncelikle herkesin bulunduğu konum itibariyle yapabileceği şeyler vardır. Onları, Allah’a hakkıyla iman ederek, sabrederek, teslimiyet gösterip sebat ederek yerine getirmeliyiz. Aksi halde;
Oturanla, oturmayan bir olmadı ve olmayacaktır.
Selam ve dua ile