- Amr b. As ve Halid b. Velid'in Müslüman olmalarının üzerinden çok da uzun bir zaman geçmemesine rağmen Efendimiz (a.s.v) ikisine de komutanlık ve elçilik gibi ciddi görevler vermişti. Hatta komutanlıkları sırasında ciddi hatalar ve tartışmalı mevzular yaşanmasına ve Efendimiz (a.s.v)'in; "Allah'ım ben Halid (r.a)'in yaptıklarından beriyim." demesine rağmen, farklı zamanlarda tekrar tekrar önemli işlerin idaresine getirilmişlerdi. Hz. Usame b. Zeyd (r.a) çok kısa bir zaman önce ciddi bir hatayla kelime-i şehadet getiren bir adamı savaş esnasında öldürmesine ve Efendimiz (a.s.v) tarafından şiddetle kınanmasına rağmen, bu olaydan sonra önemli ve büyük sahabelerin de idaresine verildiği büyük bir orduya komutan olarak tayin edilmişti.
- Hz. Abdullah b. Huzeyfe (r.a) bir savaşta kimi rivayete göre şaka olsun diye kimi rivayete göre de kızdırıldığı için ateş yaktırmış ve askerlerine; komutana itaatin peygambere itaat olduğunu ve komutana itaat etmekle emrolunduklarını hatırlatarak; "Size kendinizi ateşe atın!" emrini veriyorum demişti. Bu tartışmalı karar Efendimize (a.s.v) ulaşınca; "Eğer ateşe girseydiniz ebediyen oradan çıkarılmazdınız. İtaat iyi ve doğru olanadır. Allah'a isyanda itaat yoktur." demişti.
- Siyer kaynaklarında Efendimizin, bazı yeteneklerinden dolayı çocuk sayılacak yaşta bazı sahabeleri kendi kabilelerine sorumlu tayin ettiğine ve kabilenin ona itaat etmelerini istediğine yer verilmiştir.
- Bazı sahabeler, sorumlu komutanların verdiği bazı emirlere; uyulmadığı taktirde kendileri ve dinleri için sıkıntı oluşturmayacak basit birer mevzu olduğunu düşünerek verilen emre uymak yerine kendi reylerini tercih etmişlerdi. Ve sonradan bu kararlarının bereketsizlik ve musibet sebebi olduklarına şahit olmuşlardı. Örneğin; basit bir mevzu deyip komutanın emri yerine kendi reyine uyup evine alelacele giden biri eşiyle boşanma derecesine geliyor. Biri yanlış anlaşılmalardan dolayı cinayete teşebbüste bulunuyor, gibi…
Efendimiz (a.s.v); sevip sevmemeye, isteyip istememeye bakılmaksızın Allah’a isyan söz konusu olmadıkça emire itaat edilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Gel gelelim meselenin kıssadan hisse kısmına; sevelim veya sevmeyelim, isteyelim veya istemeyelim seçilen veya görevlendirilen emire itaat dinimizin emridir. Masiyet olmadığı sürece emire asi olmak dine ve peygambere asi olmak anlamını taşır. En basit mevzularda dahi emirin emri söz konusu olduğu zaman emre itaat rahmet ve bereket sebebidir. Basit mevzularda dahi emre itaatsizlik yapıp çoğunluğa uymak yerine kendi reylerine göre ferdi ve başına buyruk hareket edenlerin hayatlarındaki dağınıklığa, bereketsizliğe, huzursuzluğa ve saplandıkları girdaplara bir şekilde şahit olmaktayız.
Beğenelim veya beğenmeyelim, sevelim veya sevmeyelim içinde bulunulan İslami ortamda emir tayin edilen kişinin bazı noktalarda eksik olması ve daha önce hatalar yapması ona itaat edilemeyeceği veya o kişinin emir olarak seçilemeyeceği anlamı taşımaz. Çünkü Hâlid b. Velid (r.a) ve Amr b. As'ın ve Usame b. Zeyd' in daha önce savaşlarda yaptıkları hatalara rağmen maslahatlar icabı tekrardan onlara görevler verilmiş ve onlara itaat peygambere itaatle eşdeğer sayılmıştır. Çünkü bazı kişilere hataları anında eğer masiyet taşıyorsa itaat edilmez, ama o masiyet kalktıktan sonra aynı zaman dilimi içinde itaate devam edilir ve edilmek zorundadır. Oradaki hataya veya masiyete itaatsizlik o an için sadece geçerlidir. Ve o hatayı yapan emirin sonradan bazı yeteneklerinden dolayı tekrardan emir olabileceklerini ve daha önceki hatalarının bahane edilerek onlara asi olmanın vebal olduğunu anlıyoruz. Bu tür durumlarda emiri tayin edene vebal yoktur. Çünkü o hatanın cinsine göre yine de İslami maslahatı gözeterek hareket etmiştir. Eğer vebal olsaydı haşa ve kella hata sahibi emirleri (Hz. Halid ve Amr b. As ve Usame b. Zeyd gibi) tekrardan emir tayin eden Efendimiz (a.s.v) vebal sahibi olurdu. Tabi bu durumlarda hatanın cinsi ve tarzı önemlidir. Bazı hatalar vardır ki, ehliyete ciddi zarar verir. İşte o zaman emiri bu ehliyetsizliğine rağmen tekrardan tayin eden de mesuliyet altına girer.
Diğer taraftan; "Kendinizi ateşe atmanızı emrediyorum." mevzusu üzerine vârid olan ve uyulması halinde mesuliyetin olduğunu bildiren hadis-i şerif; Müslüman bir ferdin dinin hükümlerini, masiyeti, hayrı ve şerri öğrenmekle mükellef olduğunu ve emir komuta zinciri içinde dahi olsa robotik bir teslimiyet içinde olamayacağı, yanlış ve masiyet gerektiren durumlarda bilinçsizce bir teslimiyetin mesuliyet doğuracağını anlıyoruz. Öyleyse İslam’da emredilen itaat cemaatsel ve bireysel şuuru ve gelişimi gerekli kılan dinamik ve gelişken bir itaat tarzıdır.
Aynı zamanda seçilen emirler bazı özelliklerine göre seçilir ve onda var olan bazı özellikler davasal açıdan önem taşıdığı için sahibini öncelikli ve sorumlu bir konuma taşır. Bu durumlarda itaat eden fertler sığ düşünüşlerle; "Ben ondan daha bilgiliyim, ben daha güçlüyüm, ben daha iyi hatibim, buna mı itaat edeceğiz, bunun çapı kaç, buna mı kaldık?" gibi söylemlerle burun kıvırmaları ve itaatte zaaflar oluşturmaları sadece bir şeytani ve nefsani vesvesedir. Genç Hz. Usame komutan seçildiğinde kendisini takva olarak geride bırakacak ve yaşı ileri olan nice erlere ve sahabelere komutan olarak tayin edilmişti. Bazı kişilerin şikâyetlenmeleri üzerine Efendimiz (a.s.v) hem orduyu uyarmış hem de Hz. Usame'ye itaatin vacibiyetini hatırlatmıştı. Amr b. As da Zatusselasil’de komutan olduğu zaman bazıları; "Biz buna mı itaat edeceğiz?" diye Hz. Ebu Bekir Efendimize şikâyetlendiler. Hz. Ebu Bekir (r.a) peygamberimizin Amr b. As' ı bazı yeteneklerine göre komutan seçtiğini, bu yüzden komutana itaat edilmesi gerektiğini söyleyerek ordunun bir kısmını teskin etmişti.
Tarih kibre kapılıp, seçilen emire ve emre burun kıvıranların zillet içinde ve masiyet olmadığı halde itaat vaciptir deyip itaate devam edenlerin de izzet ve şeref içinde bu dünyadan göçtüklerine şahitlik etmiştir ve etmektedir.
Rabbim bizleri emire ve emre asi olanlardan eylemesin.