Saygıdeğer Mehmet Göktaş Hoca daha önce kaleme aldığı bir yazısında; “Yani Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Aleyhisselam’ı anlatan bir kitap veya bir senaryo yazacak olsaydım nerden başlardım?... Rasûlullah (s.a.v) ölüm döşeğinde, artık bu dünyadan ayrılma vaktine saatlerin kaldığı bir sahne. Ve etrafındakilere emrediyor; Müslümanlar derhal bir ordu kursun, ordunun başına komutan olarak Üsame bin Zeyd geçsin ve derhal Bizans’a hareket edilsin!”

  Evet, buradan başlardım anlatmaya. Çünkü Rasûlullah’ın (s.a.v) davasını getirip bıraktığı son nokta burasıdır. Çıraklara düşen, ustalarının bıraktığı son noktayı bilmek ve kaldığı yerden sürdürüp devam ettirmektir.”(https://dogruhaber.com.tr/yazar/mehmed-goktas/18140-bir-siyer-yazsaydim-nereden-baslardim/) konusuna değinerek, yazar ve çizerlere çok önemli ipuçları vermişti.  Dile getirilen konu Müslüman mahallesinin ne kadar dikkatini çekti bilemiyorum. Yalnız kendi adıma çok etkilendiğimi belirtmem gerekiyor. Öyle olduğu için konuyu farklı yönleriyle tekrardan gündeme getirme gereği duydum. Özellikle gençleri ve gençlerle ilgili idealleri olanları muhatap alarak!...

  Mehmet Göktaş Hoca’nın Usame b. Zeyd(r.a) meselesindeki meramı biraz daha farklı olsa da, konunun ana fikri gençlerdir. Gençlere, kendilerinin ‘İslami Hareket’ içerisindeki konumu, önemi ve üstlenmeleri gereken rolleri ile yazarların da bu konuyu ön plana çıkarmaları gerektiği hatırlatılmaktadır. Tabi bu benim okumam.

  Evet bazı eserler vardır ki,  vurgulanmak istenen ana fikir daha işin başında ilk cümleler arasına serpiştirilir. Öyle ya sonuç kısmında da mesajı tekrardan vermeden de geçmek usule yakışık olmaz.  Yani tümden gelim yöntemi kullanılarak giriş yapılır, örneklemelerle gelişme bölümü açılır ve sonuç bölümünde de verilmek istenen mesaj tekrardan beyinlere nakşedilerek konu neticelendirilir.

 Siyer kaynaklarında işleyiş de bu tarzdandır.  Ve siyere gençlerle ilgili müthiş bir giriş vardır. Sonu da gençlerle ilgili müthiş mesajlara yer vererek kapanır. Ki gençler İslami Hareket serüvenine yeni bir kapı aralayarak giriş yapsınlar! Çünkü artık ‘Tevhid Bayrağı’ kendilerinden önceki genç kuşakların elleriyle, yeni genç kuşak olan Usamelere ulaşmıştır. Onlar da bir sonraki nesle ulaştırmak için harekete geçmelidirler. Ki öyle de oldu!

 Yalnız siyer yazarları bunu daha belirgin ve etkili bir şekilde işliyorlar mı? Orası tartışılır!

 Peki Allah’ın Resulü’nün(a.s.v) ‘Tevhid Mücadelesi’nde gençlerle ilgili yaptığı o can alıcı giriş nedir? Şöyle bir zihinleri zorlarsanız; cennet gençlerinin efendileri Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in babası tevhid kahramanı Şehit İmam Aliyyül Murteza(r.a)’ya ulaşmanız zor olmayacaktır.

  Evet o giriş, ilmin kapısı, cihat meydanlarının kahramanı ve müşriklerin korkulu rüyası İmam Ali(r.a)’dir. Daha nübüvvetten önce ve daha beş yaşlarındayken Resulullah(a.s.v) onu(r.a) evine alıyor ve bakımını üstleniyor. Ve kendisi öyle bir ortamda yetişiyor ki; nübüvvet geldiğinde ve kendisi daha onlu yaşlarında olmasına rağmen Efendimize(a.s.v) yarenlik yapmaktan bir an bile geri durmamıştır…

   Büyük bir tertip ve hazırlık vardır… Odadakiler; “Kim bu yolda benim kardeşim, vasim ve halefim(yardımcım) olur.” Cümleleriyle aniden buz kesilir. Öyle ya teklif çok büyüktü. ‘İslam Davasının Yardımcıları’ olmaları yönünde yapılan teklif üç kere tekrarlanmasına rağmen her üçünde de sadece gencecik bir çocuk olan İmam Ali(r.a)’den başkası ‘Lebbeyk’ dememiştir.

   Birileri bu olayı farklı tartışmalara çekse de görmemiz gereken en büyük mesele bir genç üzerinden İslam ümmetinin gençlerine ve hareket öncülerine verilen mesajdır. Ki daha sonraki safhada Efendimizin(a.s.v) etrafında hep gençleri göreceğiz. En aktif işlerde, en büyük görevlerde, teşkilatlanmalarda, sırları saklamada, İslam davasını muhafazada hep gençlere şahit olacağız. Gençlerin rüyalarında nübüvvet nurunun parladığını ve uyanır uyanmaz bu nura koşuştuklarını, ilk iman edenlerin ve Aşere-i Mübeşşere’nin hemen hemen hepsinin gençlerden müteşekkil olduğunu okuyup duracağız… Olay genç bir fedainin(r.a) “Lebbeyk” deyişi ile başlayıp, sonu da genç Usame(r.a) ile neticelenmektedir.  

   Yani, Gençler! Tevhidi Mücadelenin ana teması; İslam ümmetinin umudu ve gururu sizlersiniz. ‘Tevhid Bayrağı’ sizlerle dalgalanacak ve sizlerle bir sonraki genç kuşaklara ulaşacaktır. Bu bayraktarlık görevi en çok size yakışmaktadır. Öyle olmasaydı Efendimiz(a.s.v) sizlerle yola koyulmaz ve son nefesini de vermeden önce en önemli görevleri genç Usamelere tevdi etmezdi.  Yani bu serüvenin bu yaşanmışlığın en büyük vurgularından birisi sensin.  

  Giriş senle yapılmış, sonuç yine senle noktalanmış. Yeni bir sayfa açman için. Şimdi bu çağrıya İmam Ali(r.a) gibi “Lebbeyk” deyip, Efendimizin(a.s.v) “Kardeşim, vasim ve halefim.” İftiharına mazhar olmak istemez misin?  Haydi öyleyse…

 Selam ve dua ile.

Not: İnşallah başka bir yazımızda bu konunun yetişkinlere bakan yönünü tahlil edeceğiz.