Karma eğitim uygulaması 19. Yüzyılın sonlarında batı ülkelerinde uygulanmaya başlanmış ve 2. Dünya Savaşı’ndan sonra gelişmişliğin bir ölçüsü olarak değerlendirilmiştir. Yalnız 1980’lere gelindiğinde gelişmiş batı ülkeleri eğitim alanında baş gösteren birçok sorundan dolayı bu uygulamayı sorgulamaya ve tek cins eğitime yönelik bazı denemeler ve araştırmalar yapmaya başlamışlardır. Kimi okullarda günün bazı saatleri kız ve erkek çocukları ayrı sınıflarda eğitim görerek, kimi yerlerde de tek cins eğitim verilen okullar kurularak gözlemler yapılmıştır.

     Eğitim Birsen’in “Eğitime Bakış” adlı dergisinin 22. Sayısında eğitimci yazar Ali Erkan Kavaklı’nın araştırmalarının da yer aldığı bir yazıda şunlara yer verilmiştir; “ABD Stetson Üniversitesi’nde pilot olarak 4 yıl süren tek cins eğitim araştırmasında; aynı müfredat ve koşulların olduğu iki okulda karma eğitim verenlerin başarısı yüzde 55 iken, tek cins eğitim veren okulda başarının yüzde 85 olduğu gözlemlenmiştir. İngiliz The Times’da yayınlanan habere göre, kız ve erkek okullarının başarı oranı, karma eğitim yapan okullara göre daha yüksek. Karşılaştırma, İngiltere’de liseyi tamamlama sınavı olan A Level ve GCSE sonuçlarına bakarak yapılmıştır. Bu listeye göre ilk üçe giren okulların hepsi özel.  Karma eğitimin uygulanmadığı okullardan olan St. Paul’s Girls School’un birinci, Perse School for Girls’ün ikinci olması, özel kız okullarının fark attığının da kanıtı. Genel olarak kızların başarısı göze çarpıyor: İlk 50’ye giren liseden, 27’si kız, 14’ü erkek okulu. Bir başka ifadeyle karma olmayan okulların başarısı % 80’lerde. “ 

    Almanya’da da bu konuda araştırma yapan araştırmacılar karma eğitimin ciddi sorunlar doğurduğunu ifade etmiştir. Yıllarca Almanya’da eğitimci olarak bulunan Ali Erkan Kavaklı Karma Eğitim araştırmasında; “Almanya’nın tanınan dergisi Der Spiegel’de; “Yüzyılın en büyük pedagojik yanlışı: Karma Eğitim Karaya Oturdu” başlığıyla konuyu gündeme taşıdı ve Kuzey Rheinwestafalen eyaletinin Sosyal Demokrat Eğitim ve Bilim Bakanı Gabriele Behler, okullara birer yazı göndererek, imkânları ölçüsünde ve kademeli olarak ayrı eğitime geçmelerini emretmiştir.” bilgisine yer vermiştir.

    Bu konuda tarafsızca yapılan araştırmalar ve ortaya çıkan somut veriler karma eğitimin sorgulanmasını gerektirmektedir. Ama ne acıdır ki;  batıda bu araştırmalar ve gelişmeler yaşanırken 1999-2000 eğitim ve öğretim yılında karma eğitim ülkemizde tamamen ve daha geniş bir şekilde zorunlu hale getiriliyor. İşin daha da ilginci de ülkemizde karma eğitim savunucularının bu uygulamaya ideolojik bir kılıf geçirerek sorgulanamaz veya sorgulanması bile teklif edilemez bir görünüm kazandırmaya çalışmalarıdır. Batı bu konuda ciddi adımlar atıp karma eğitimi sorgularken, tek cins eğitime yönelik açtığı okulların sayısı 5000’i aşmışken ve sadece ABD’de 80’den fazla kız üniversitesi mevcutken; maalesef ülkemizde bu konu dile getirildiği an özgürlükçü, medeni ve çağdaş beyinlerce(!); “Eğitimde haremlik selamlık, şeriat, gericilik, bağnazlık…” gibi başlıklarla gündeme taşınır. Bu eğitimde faydacılık veya gelişmişlik değil; ancak ideolojik bir saplantı olarak ifade edilebilir…

   Dünyada yapılan araştırmalar, tek cins eğitimin başarısını ortaya koyarken, aslında ülkemizdeki veriler de bundan pek farksız değildir. Son yıllarda tek cins eğitimin yoğunlukta olduğu İmam Hatip öğrencilerinin ülke genelinde yapılan sınavlarda ilk sıralara yerleşmeleri, birincilikler ve ilk yüzdelikte ciddi bir başarı elde etmeleri bunun en güçlü kanıtlarından biridir.

  Gerçek şu ki; ülkemizde daha çok ideolojik bir dürtü ile savunulan karma eğitimin pedagojik yönden sakıncalarını saymaya sayfalar yetmez. Ama kısmen de olsa değinmeye çalıştım. Ez cümle; bu uygulama başarıyı sınırlayan Pedagojik bir sorundur. Bu soruna karşı da şuan, tek cins eğitim başarısının yakalanabileceği İmam Hatip’leri değerlendirmek ise kaçırılmaması gereken bir fırsattır.