Peygamberimiz`i anlatan bir ezginin şu cümlesini her dinlediğimde ve terennüm ettiğimde hep farklı hisse bürünmüşümdür. Şuydu cümle; ‘Kadim bir el bulamadık, tutunamadık!`... İnsan ne hissederse öyle dinler, anlar. Benim hep sahabe geldi aklıma ve gerçekten kadim bir sahabe eli bulup da tutunamadık. Onlar eski olmadı, dünde kalmadı evet, ama onları bugünün başrolüne koymaya çalışsak da amelimiz farklı yolun yolcusu olduğumuzu defaatle kanıtladı. Yıldızlar kadar değerli olan ve tutununca kurtuluşa ereceğimizi bildiğimiz o mübarek insanlarla öyle zaman farkı yaşadık ki, bu bizim herşeyimize yansıdı.
Öyle bir zamandı ki, herşeyde yokluk yaşamalarına rağmen öyle bir varlık gösteriyorlar ve kimliklerini öyle aşikâr ediyorlardı ki fevkalade. Ancak biz öyle bir zaman içerisindeyiz ki herşeyin var olduğu, bol olduğu demde kayboldukça yokluğu yaşıyoruz, eriyoruz, bitiyoruz...
Biraz daha açarsak diyebiliriz ki;
Onlar iman eder etmez Mekke`nin en zor süreçlerinde tüm işkence, eziyet ve sıkıntılara gögüs gererek imanlarıyla varlıklarını en mükkemmel şekilde ortaya koydular. Zamane iman eden Müslüman insanı, Allah`ın emrini yerine getimek için nefsi üşengeçliğe ya da mevki makama boyun eğip, iman yokluğunu gösterebiliyor.
Onlar aç karınlarına ve mal yokluğuna rağmen ellerinde, avuçlarında olanı infak etme yarışına girerken, ailesini sadece Allah`a emanet edip tüm malını sarfederken maneviyatın maddiyattan çok önce olduğunu tüm varlıklarıyla haykırdılar. Zamane Müslüman`ı herşeyi olmasına rağmen daha fazlasını isteme uğruna maneviyatını, muvahhitken müteahhit olma yarışıyla kaybediyor ve infak sahnesindeki yokluğu yaşıyor.
Onlar zor ve meşakkatli zaman şartları içinde bile ibadetlerinde bu denli hassas davranıyor ve ilim öğrenmede en ileri seviyede boy gösterip yine varlıklarını en güzel şekilde kanıtlıyorlardı. Zamane Müslüman insanın, teknolojinin getirdiği bu kadar kolaylık varken ve bu açıdan varlık içindeyken atalete bürünmesi, varlığın kıymetini bilmeyip yokluğu her zerresiyle yaşadığını kanıtlıyor.
Onlar nefsi isteklerine ve insan olma haliyle nisyana düçar olmalarına rağmen iman-teslimiyet ve takva ile donanıp büyük bir varlık gösteriyorlardı. Ancak zamane Müslüman insanı yine onlarla aynı duygu ve düşüncede olmasına rağmen iman-teslimiyet ve takva anlamında gittikçe yokluğa sürükleniyor.
Onlar, Mekke`de sayı bakımından çok az olmalarına rağmen buna takılmayıp 23 sene sonra yüz bin kişi olarak Allah`a olan umutlarını varlık sahnesinde gösterdiler.
Onlar; vazgeçmeyip, geri dönmeyip, gevşekliğe bürünmeyip, dünyaya kapılmayıp, boş meşgalelere kafa yormayıp İslam`ı ilmek ilmek tarihe nakşettiler ve maneviyatımız yaşantımız anlamında tüm insanlara öyle bir ‘var` oldular ki yolundan gidilince cenneti kazanacağımız...
Onlar; umut, teslimiyet, vakar, ihlas, takva, mücahede, mücadele ve İslam derdiyle öyle ilerlediler ki imanlarının yüceliğinin en güzelini gösterdiler.
Bizler de yok olmaya, erimeye, bitmeye doğru gittiğimiz şu demde o Resullullah`a ve o yıldızlara tutunalım ki varlık sahnesinde imanımızı sağlamlaştıralım.