Mısır`da yaşanan zulümler, ölümler, kanlar, cesetler, vicdansızlığın altında kalmış soğuk ve necis yüzler, kirli düşünceler, mayasında insanlığın tarihi geçmiş kalpler, taşlaşmış beyinler ve haksızlıklar haksızlıklar...

Diğer yandan ölüme şeref biçip ölümü mükâfat bilmiş şehitler, dirilişiyle ümmetin şiarlarını diriltmiş erler, direnişleriyle tarihin sayfalarını aydınlatan önderlerin yolunu sürdürmüş azizler ve haksızlıklara karşı mücadeleler...

Bizlerse haksızlığın ve mücadelenin taze olduğu anlarda sesleri avazı kadar çıkmış olup sonradan sesimiz kısılan Müslümanlar... Kalemimizin mürekkebini Mısır a batırdığımız sonrasında mürekkebi bitirip kalemimizi susturduğumuz Müslümanlar… Meydanları, şehirleri, sokakları protestolarla donatıp Rabia işaretini tişörtlerimize basıp sonrasında her yeri bomboş bırakıp evlerimizdeki sıcak yuvamıza çekildiğimiz Müslümanlar...

Ama bugün Mısır halen ilk günkü haksızlığında ve değişen hiçbir şey yok. Halen haksızlığa karşı tavizsiz bir mücadele olup Mursi, İhvan yöneticileri ve üyeleri tutsaklar. Fakat biz Müslümanlar yoğun geçen eylemlerinden sonra sanki Mısır da bir rahatlık hâsıl olmuş gibi kardeşlerimize karşı görevimiz bu kadarmış gibi köşemize çekildik sustuk ve unuttuk. Bugün her Müslümanın kendisine ayna tutup bir özeleştiri yapması gerekir.

Eve belki bizi ayaklandıran yapılan katliamlardı, ölümlerdi. Fakat yeni bir kalkınma ya da kardeşlerimizi hatırlamamız için yeni ölümlerin olmasını mı bekliyoruz? Haksızlık derecesi sadece ölümlerle mi ölçülüyor? Hayır, biz kardeşlerimize Ensar edasıyla yaklaşıp haksızlık son bulasıya kadar onların mücadeleleriyle hemhal olmalıyız. Gerek sohbetlerimizde onları gündem yaparak, kalemlerimize onları alarak, dualarımızın en güzelini onlar için yaparak, meydanları yine onlar için hazırlayarak...

Müslümanların ilk zamanki duyarlılığı, tepkisi, kardeşliği ve samimiyeti vahdeti sağlayan bir portre çizmekle birlikte gerçekten duygular, hissiyatlar doruğa ulaşmıştı. Ama sanki tüm enerji o sıralar hâsıl olup sonrasında bitti.

Hâlbuki tek tek ölümler yaşansa da halkın iradesine yapılmış en büyük haksızlık halen ilk günkü gibi taze... Bu sefer de Ezher öğrencileri ayakta ve direnmekte. Bu direnişe taş atanlar ya güçlerini şehit etmekle ya da hapsetmekle gösterecekler ki gösteriyorlar. Ama asla yıldıramazlar. Eğer sıra Ezher öğrencilerine gelmişse ve direnişin şu anki öznesi onlarsa mücadele yeni yeni yeşillenecektir. Aziz İslam davası daha çok gençlerin omuzlarında yükselmişti. Öyleyse şu an onlara destek olma ve gençlere ilham mahiyetinde kardeş Müslüman ülkelerden enerji pompalama zamanıdır.

Bizim gündemimizin başrolü Mısır olmalıdır. Hiçbir şey Mısır`dan daha çok önemli değildir. Hiçbir şey o Ezher öğrencilerin kutlu mücadelesini konuşmak kadar değerli olamaz. Ne Şiwan Perver`le Tatlıses buluşması ne de kaç gündür TV kanallarının cılkını çıkaran dershane meselesi...

Ezher öğrencilerinin de aralarında bulunduğu 12 kişiye 17 yıl verilen cezanın gerekçesini okuduğumda trajikomik bir vaka yaşadım yüz hatlarımda. O ceza sebepleri kendilerini anlatmaktaydı. Zorbalık yapmakmış, mala zarar vermekmiş, vs. Aslında tüm bu sebepler kendi yaptıklarıyla çelişiyor. 

Şimdi Mısır`daki Müslüman kardeşlerimiz onların suçlarını saysa ve şöyle uzunca bir suçlu olduklarının sebeplerini açıklasa... Başta kişisel iradeye ve tercihe, halkı kendi özgün düşünceleriyle seçtiği İslam yiğitlerinden Mursi`nin tutsak hayatını yaşıyor olması yeterlidir zaten. Bu tek sebep bile Sisi ve yandaşlarının durumunu ortaya çıkarır.

Oradaki kardeşlerimizi ve şanlı mücadeleyi her zaman zinde tutmak ümidiyle…

Baki muhabbetle...