Yarıyıl tatili sonunda çalışan, uykularından, rahatından feragat eden öğrenciler ellerinde teşekkür, takdir belgeleriyle çalışmalarının semeresinin sevincini yaşarken, diğer tarafta yan gelip yatan bu günlerin hesabını yapmayan öğrenciler ise keşke çalışsaydım diye derin bir hüzne gark oldu...
Telafisi mümkün olan bu günler için üzülmekten ziyade, planlı programlı bir şekilde çalışmaya bakalım. Zira henüz elimizde zaman ve imkan varken değerlendirmeye çalışalım. İşte yanı başımızda Gazze’li çocuklar tam 107.gündür bombardıman altında çaresizce ölüyorlar. Nice hayalleri vardı o mazlum çocukların.
Kimi öğretmen, kimi mühendis, kimi de doktor olacaktı...
Zalim Siyonistler tüm hayallerini ve umutlarını enkaz altında bıraktı. Binlerce çocuk bu yıl karne alamadı, bu sevinci yaşayamadı, anne ve babalarıyla bu mutluluğu paylaşamadılar. Toplumu inşaa ve ihya etmeye çalışan, geleceğin mühendislerini, doktorlarını, hukukçularını ve eğitmenlerini yok etmek insanlık suçu değil de nedir?
Gazze’li çocukların akranları istikbale gözlerini dikmiş karne sevinci yaşarken, bu masum yavruların gözleri bomba korkusundan göklerde yürür oldular. Oysa biz Göklere bakıp tefekkür eder, haz alır, istikbalin hayalini kurarız belki de...
Gazze’de bugün birçok gönül mahzun... Zira zalimler okulları ve eğitim yuvalarını, medreseleri bombalayarak, birçok öğretmeni, öğrenciyi hayalleriyle birlikte yok etti...
Öyle ki; arkalarında ne bir hatıra ne de bir anı bırakmadılar.
Sadece onları değil, gelecek pırıl pırıl bu imanlı neslin de azmini ve umutlarını kırdılar. Ne kadar dik durmaya çalışsalar da yüreklerindeki o derin yara kolay kolay iyileşemeyecek. Elleriyle annesinin parçalarını toplayan bir çocuk bu dehşeti ömür boyu unutabilir mi?
Gözlerinin önünde parçalanan kardeşlerini, başına yıkılan evlerini ve okullarını nasıl unutsunlar?
Onlar çok cesur, imanlı güçlü olabilirler, fakat duygusuz, hele vefasız hiç değiller.
Evet, belki Gazze’deki enkaz bir şekilde onarılabilir. Ama yüreklerdeki enkazlar, yaralar bir ömür boyu onarılmaz. Ancak sabır, namaz ve teslimiyetle bu yaralar tedavi edilebilir, unutulmaz!..
Gazze bu haldeyken çocuklarımızın başarılarına teşekkür ve takdirlerine sevinemedik. Zira bizim Gazzeli çocuklar asıl takdiri hak ettikleri halde onlar ne teşekkür ne de takdir aldılar diyecektim ki, hayır onlar en güzel ödülü, Şehadeti hak ettiler diyerek mahzun gönlümüze bir lahza inşirah geldi.
Bundan daha güzel, daha büyük bir ödül olabilir mi?
“Şehadet şerbetine son saatler. Var mı daha güzel bir şey? Varsa o da sadece annem; emin değilim, Şehadet mi, annem mi?”
Gazze Şehidi Furkan Doğan ne de güzel tarif etmiş Şehadete olan sevdasını...
107.gün hala bu barbar Siyonistler; ellerinde çocuklarına ekmek almaya giden anneleri, babaları sokak ortasında acımasızca katletmeye devam ediyor ve bu duyarsız kör sağır dünya sadece izliyor.
Ama bu devran böyle devam etmez. Komşuda yanan ateşi söndürme çabasına girmeyenleri muhakkak o ateş onları da saracak bir gün...
Ve Gazze’de yanan bu ateş sessiz kalan komşularını sardığı gibi, tüm dünyayı saracaktır. İşte o zaman tüm çabalar beyhude olur. Büyük şeytan ABD ye boyun eğen, ondan korkan herkes bu ateşten nasibini alacaktır.
Ya, Yemen ve Gazze gibi izzetle direnip, şerefle ölecekler ya da zilletle boyun eğip, yok olup gidecekler.
Ey Rabbim sen şahit ol ki, biz Mazlumun yanındayız, zalimlerin karşısındayız!
Bu duygu ve düşüncelerle Gazze’li kardeşlerimizi unutmadan, maddi manevi desteklerimize devam ederken...
Yarıyıl tatilinin “Gökyüzü’nün Öğrencisi, Yeryüzü’nün Öğretmeni” olmayı başarabilen tüm eğitmen ve öğrencilerimize hayırlı tatiller dileriz.
Selam ve Dua ile...