Bismillahirrahmanirrahim
İnsanlığın gözleri önünde yaşanan insafsız kıyım ve bu kıyıma karşı onurlu kıyam 16. haftasına doğru ilerliyor. Geçmişte olsa, “nasıl dayanmış insanlık” diyeceğimiz bu denli acılar, biz yaşarken oluyor. Çocuklar ölüyor. Taammüden hem de... Kıyıya vurmuş balina değil, ancak masum insanlar ve dahi insanlık ölüyör.
Rim’in o şen gülüşlerini solduranları mahkûm etmeliydik, maşeri vicdanda. Oysa nice Rim doldu, Filistin topraklarında, hangisinin derdine üzüleceğini bilemediğimiz.
Ama böyle olmamalıydı. Bu kadar yalnız bırakılmamalıydı Filistin. Duyarsızlığın o kör soğuğuna alışmamalıydı kalpler. Gündelik yaşam sorunları, siyasetin sürgitinde kısır çekişmeler ve kanıksamanın o kahredici cenderesine sıkışmamalıydı gündemimiz.
İnsan, kar fırtınasına ve geceye rağmen yine de protestosunu yapan Amerikalıdan utanır yahu! Değnekleriyle protestolara katılan vicdan ehli yaşlı kadının canlılığı utandırır biz Müslümanları. İsrail’i uluslararası mahkemelerde yargılanmasına ön ayak olan Mandela’nın coğrafyası Güney Afrika, ibret olmalı. Ne ırksal ne de dinsel bir bağı yokken, en azından insan olmanın gerektirdiği saikle hareket eden...
Ümitvarım da ancak. Zira ümmetin yiğit evlatları gelir gözümün önüne. Kardeşleri zulüm altındayken anti emperyalist ve anti siyonist ruhu ikame ettiren Yemenliler… Meydanları boş bırakmayan halklar… Boykotla dünyanın devlerinin burnunu yere sürtenler…
Ama yine de yetersiz geliyor maalesef. Bu kadar yalnız bırakılmamalıydı Filistin. Fiili adımlar atılmalıydı. Yeniden sükut-u hayale düşmemeliydiler ümmet hakkında. Böyle olmamalıydı. Böyle olmamalıydı.
Oysa düşman, tarihten aldığı dersle tahkimatını kurmuş, türlü planlarını yapmış ve emin adımlarla ilerliyor. Bizden güçlü olduğu için değil. Bizi oyalayacak, eğleyecek, gerekirse tehdit ve şantajla susturacak argümanlara sahip olduğu için... Netenyahu’nun Arap ülke liderlerine “Sesinizi kesin ve yerinize oturun” uyarısında bulunması, Türkiye dâhil kimsenin adamakıllı fiili bir müdahalede bulunmaması bunların göstergesi olarak önümüzde durmaktadır.
Peki, ne yapmalı? Düşmanı tanımalı. Hile ve tuzaklarına yakalanmamak adına geçmiş tecrübelerden yararlanmalı ve oyalayıcı taktiklerini aşikâr etmeli. Bu konuda en iyi dayanağımız Kur’an-ı Kerim ve siyer-i nebi olsa gerek. Zira hem geçmişi itibariyle Yahudilerin tıynetini anlamak hem de Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) devrinde kurdukları tuzakların tecrübesiyle kendimizi ayarlamak gerekir. Arz-ı mev’ud için asırları deviren ve en sonunda işgalci bir devlet kurma imkânına kavuşan Siyonist Yahudi aklın tarihsel geçmişinin bilinmesi ve buna göre tedbir alınması gerekir.
Bu konuda en önemli mücadeleleri yapan ve Kudüs’ün özgürlüğü için mücadele eden İhvan’ın mürşitlerinden, “Fizilali’l Kur’an ve Yoldaki İşaretler” kitaplarının müellifi Seyyid Kutub’un “Yahudi ile Savaşımız” adlı eseri, bu yönüyle kıymetlidir.
Dilerseniz bu bölümde kitabın küçük bir tanıtımını yapıp ayrıntısına diğer bölümlerde girelim:
Kitap, yazarın çeşitli vakitlerde ele aldığı makalelerden bir deste oluşturmaktadır. Bütünsel açıdan bakacak olursak kitabın içeriği ile başlığı arasında eksik bir bağ olduğunu düşünebiliriz. Zira kitabın küçük bir bölümünü içermesine rağmen “Yahudi ile Savaşımız” başlığı daha yetkin bir başlığa yerini bırakabilirdi. Öte yandan kitaba vakıf olmayanların yanlış anlayabileceği bir başlık olarak gözümüzün önünde.
Bu vesileyle kitabın özellikle Siyonist Yahudileri kapsadığını belirtmekte fayda var. Zira İslam, din konusunda kendisiyle savaşmayanları düşman edinmeyeceğini belirtir. Buna Yahudiler de dahildir. Ancak yapılacak bir tarih araştırmasında özellikle ilk yıllarda İslam’a en şiddetli düşmanlığın Yahudiler tarafından geldiğini de biliriz.
Dayanağını Kur’an ayetlerinden ve siyer kaynaklarından alan yazar, içinde yaşadığı zaman ve zemin itibariyle de sıcak çatışmaların yaşandığı bir ortamda bizlere bilgiler sunmaktadır.
Kitap genel hatlarıyla 5 bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümü, üzerinde durulması gereken doygun bir önsözün bulunduğu ve Yahudilerin tıynetlerini ortaya koyması açısından önemli bir bölümdür.
- Bölümde ise yazar, “Fedailer Topluluğu” olarak tanınan ve işgale karşı çıkan Mısırlı grupların tasfiyesini sorgulayarak yükselen siyonist tehlikeye dikkat çekiyor.
- bölümde Yahudi ile savaşa dair Müslümanların şu anki acziyetine yakın bir durumda olan o zamanın Müslümanlarını sorguluyor ve Müslüman Kardeşler’in kurulma sebeplerinden birinin de Filistin meselesi olduğunu hatırlatıyor.
III. bölümde ise Yahudilerle mücadelenin milliyetçilik saikiyle hareket ederek kazanılamayacağına vurgu yapıyor.
- Bölümde cihadın gerekliliği ve buna karşın takınılan tavırları irdeliyor.
- Bölümde ise Müslümanlar arasında vahdetin gerekliliği, acz ve zilletin götürülerini anlatıyor.
Hülasa… Genel itibariyle Fizilali’l Kur’an veya Yoldaki İşaretler kıvamı alabileceğiniz bu eser, özel olarak Yahudilerle mücadeleyi anlatıyor.
Nasip olursa gelecek yazımızda bunları ayrıntılı irdelemeye çalışacağız.
Rabbim kitaptan ayırmasın!
Selam ve dua ile..
Abdullah AYYILDIZ