Tarih, toplumların birbirleriyle etkileşimini ele alır. Toplumsal geleneği oluşturmanın yanında geleceği inşa etmede de önemli bir paya sahiptir. Bu şekilde toplumsal hafızadan bireysel yaşantıya değin birçok kültürel, askeri, siyasi değişkenlerin rol aldığı bu girift bilmecede perspektifiniz ve argümanlarınız çok önemlidir.
Bu yazımızda İslam ve Batı'nın iç içe geçmiş tarihinin ana hatlarını tasvir eden bir çalışmayı ele alacağız. Prof. Dr. İbrahim Kalın'ın "Ben, Öteki ve Ötesi (İslam-Batı İlişkileri Tarihine Giriş)" eserinden istifade etmeye çalışacağız. Zengin bir fihristesi ve geneli batılı eserlerden istifade edilen bir kaynakçası bulunan bu eser, İslam Batı ilişkileri konusunda hakikaten bir başucu eser olarak yerini alır. Zira kavramlar, kişiler, yerler fikirler ve dahası birçok bilgisiyle ufuk açıcı bir eser. Öte yandan hacimli bir akademik çalışma olmasına rağmen yazarın meseleleri akıcı ve tefekküre yönlendirici bir şekilde aktarımı, kitabın artıları arasında yer alır. Yine de daha öz bir eser arayışı içine girecek olursanız yazarın bu kitabın hülasası mahiyetinde olan "İslam ve Batı" kitabını da okuyabilirsiniz. Şimdi genel hatlarıyla kitabı ele almaya çalışalım:
Öncelikle böylesi bir kitapla müşerref olmanın bahtiyarlığı içinde olduğumu baştan belirtmeliyim. Bilenler bilir, daha önceki yazılarımızda Nedvi'nin "Müslümanların gerilemesiyle dünya neler kaybetti" kitabından istifade etmiştik. O kitap, 1940'lı yılların imkanları ve durumları ölçüsünce çok değerli bir kitaptı, tekrardan tavsiye etmekte fayda var. Bu eser ise özellikle İslam dünyasının Batı ile iç içe geçmiş tarihine odaklandığından dolayı çok ayrı bir yere oturabilecek bir kitap.
Yazarın kitap adı seçimi de çok isabetli olmuş. Kendimize ait bir ben tasavvuru, karşıda ise bir öteki... Ancak ötesi de var ki kitap, bu ötesi konusunu çok iyi ele alıyor. Zira İslam-Batı ilişkileri, yeknesak bir tutumla ve değişkenler dikkate alınmadan ele alınamayacak denli mütedahil halkalardan oluşur. Bunun için de yazar, zaman ve mekan tasavvuru, sembolik dil, imgeler ve siyasi terminolojiler üzerinde duruyor, onların inşa ettiği anlam dünyalarına nüfuz etmeye çalışıyor.
Yazar, kendimiz ve başkaları hakkında ne tür kimlik ve benlik tanımlamaları yaptığımıza biraz daha yakından bakmamız gerektiğini belirtiyor. Zira her "ben" iddiası, beraberinde bir "öteki"nin varlığını gerektirir. Aynı şekilde her "öteki" vurgusu da bir "ben" inşasını zorunlu kılmaktadır. Ben-öteki diyalektiğine vurgu yapan yazar, İslam-Batı ilişkileri tarihini durağan ve sabit olarak algılamak yerine, insanları ve mekânları akan tarihin dinamik unsurları olarak görmenin daha makul olduğunu belirtiyor.
Yazar kitapta genel anlamıyla şu konulara değiniyor:
İslam ve Batı kavramlarında tasavvurlarımızı inşa eden kelimelerin büyüsüne değiniyor. Örneğin Avrupa'nın Hristiyan kimliğinin inşasına ve bunda Müslümanların etkisine değiniyor. İslam medeniyetinin tasvirini yapıyor. Daha sonra teolojik bir meydan okuma olarak İslam-Bizans ilişkisini ele alıyor. Uzun bir savaşlar manzumesi olan Haçlı seferlerine değiniyor. Avrupa'nın Skolastik düşüncenin içinde bocalarken Müslümanların bir hikmet denizinde yüzdüklerinden bahsediyor ve geniş bir örneklemle açıklıyor. Endülüs tecrübesine değinen yazar, burada Müslümanların hakim olduğu zamanlarda yaşanan birliktelik anlayışı olan Convivencia ile Hristiyanların diğer etnik grupları yok eden Reconquista anlayışlarını ele alıyor.
Avrupa ve Türklerin birbiriyle iç içe geçmiş tarihini "Korkunç Türk, Muhteşem Osmanlı" üzerinden anlatıyor. Avrupa'nın skolastik kilise düşüncesinden sıyrılıp protestan bir kimlikle inşa ettiği Rönesans ve reform hareketlerinde Müslüman düşünürlerin etkilerini gördüğünüzde şaşırıyoruz. Yeni bir dünyanın eşiğinde yaşanan coğrafi keşiflerin sömürgeci anlayışı nasıl beslediği, oryantalizmin bu aşamada ne denli dönüşümler yaşattığına değiniyor. İslam dünyasıyla modern Avrupa arasında yaşanan medeniyet algı değişimlerine değiniyor. Yakınlaşırken uzaklaşan dünyalar bölümünde de çağımızın en önemli problemleri olan İsrail sorunu, kadın ve demokrasi, İslamofobi gibi meselelere değiniyor. Sonuç bölümünde ise kendi fikirlerini ortaya koyuyor.
Nasip olursa gelecek yazımızda bu eserden esinleneceğimiz tespit, tasvir ve alıntılardan manzumeler sunmaya çalışacağız.
Rabbim kitaptan ayırmasın!
ABDULLAH AYYILDIZ