İki çağdır Doğulu insanımız, Batı'nın gözünden hayatı görmeye zorlandı. Üzücü olansa, artık halkımızın kendisine monte edilen bu gözle gördüklerinin birer taklitçisi olması ve Batı'nın kötülüklerini, onların örttüğü şekilde algılamasıdır. Geride Batıya duyulan hayranlığın oluşturduğu zifiri karanlık içindeki körlük kaldı. Oysa tarih, üzeri örtülmüş olsa bile, görmek isteyenler için ışık yakmaya devam ediyor.
Batı'nın, Haçlı Seferleri sırasında yaptığı vahşetler anlatılmaz oldu. Yüzyıllarca süren bu seferler esnasında sayısız Müslümanı; kadın, çocuk, yaşlı demeden katliamlardan geçirdiler. Afrika’yı sömürgeleştiren Batı, milyonlarca Afrika’lı masumu katletti. Doğrusu okur kardeşlerimizin merak edip, Belçika Kralı II Leopold’un, Kongo’da 10 milyondan fazla insanı hangi koşullarda katlettiğini detaylı araştırmasını isterdik. Arada Almanların Nambiya'da, Herero ve Nama kabilelerine uyguladığı soykırımı, Fransızların yirmiden fazla Afrika ülkesindeki vahşi köle ticaretini, Ruanda ve Cezayir katliamlarını, İngilizlerin Afrika'nın birçok yerinde ve özellikle Kenya’daki vahşetlerini de okumamız lazım. Gemilerle Amerika ve Avrupa kıtalarına, istiflenmiş halde, insanlık onurunun en kara lekesi olacak şekilde taşınanları, koşullara dayanamayıp yolda hayatını kaybeden ve Barbar Batılılar tarafından okyanusun derinliklerine atılan kimliksiz milyonlarca Afrikalıyı tanımamız lazım. Kızılderilileri, İnka-Aztekleri, Aborjinleri ve daha bilmediğimiz birçok halkı çoluk çocuk demeden vahşice toplu soykırımlardan geçirdiler. Yetmedi, iki dünya savaşı çıkarıp milyonlarca insanı katlettiler.
Ama aynı Batı, bugün oynadığı algı oyunlarıyla, kendini, yeryüzünün en hümanist, en uygar, en özgürlükçü, en hukuki, en ilkeli medeniyeti diye yutturabilmektedir. Hayretler içinde kalmamak mümkün değil. Dünya nasıl bu kadar ışığını kaybedip kör olabiliyor?
Batı, bilindik oyununu şimdi Gazze soykırımı için yapmaya başladı. Utanmadan-sıkılmadan siyonizmin en büyük destekçisi kendisi değilmiş gibi gösteriyor. Siyonizm, yıllardır sistematik olarak halkı topraklarından sürerken ve bir denizin kıyısına sıkıştırılıp kamplara toplarken gücünü onlardan almamış gibi davranıyor. Silahsız sivil Gazzelilerin, kumsalda oyun oynayan masum çocukların bile üzerlerine yağdırılan bombaları siyonizme kendisi vermemiş gibi oynuyor. Bu derece pişkin, utanmaz bir yüz olamaz. Siyonizmin yaptığı bütün vahşetlerin finansörü kimdir, desteğini, cüretini, laubaliliğini, silahını kimden almaktadır diye soran birileri de çıkmaz mı Allah aşkına? Gücün haklılığına iman etmiş ve güçlünün pazusunu öpmeyi ilke edinmiş silik, onurunu terk etmiş kimi Ortadoğu Devletleri, adaleti, yine Katil Batı'nın olmayan vicdanına havale etmiş görünmektedir.
Beyaz İngilizlerin sömürgesi olan Güney Afrika Cumhuriyeti, Gazze'de yaşananlarla ilgili lütfedip(!) UCM’ye başvurdu. Böylece katliam ve soykırımın adaletini sağlayacak merci olarak, meselenin azmettiricisi Batı’yı hakim tayin etmiş oldu. Adalet, artık bizzat azmettirici katilin kontrolündeydi.
Katil elbette soykırımdaki payının üstünü örtecektir. Ama en azından tetikçilerinin zihniyetini yargılar mı? Siyonizmin işgal ettiği topraklara yerleştirdiği halkın, kahir ekseriyetinin vahşete destek veren zihniyetini deşifre edip işgalin sonlandırılmasını ister mi? Mümkün değil.
Peki ne yapacak? Bütün vahşetlerin ve soykırımın sorumluluğunu kurban seçtiği iki kişinin (Netanyahu- Gallant’ın) boynuna yükleyecek ve ben adalet dağıttım diye dünyaya yutturacak. Bütün dünya, bu yüce gönüllülüğü(!) için Batı'yı ayakta alkışlayacak. Tekrar, dünyanın adalet merkezi olduğu algısını insanlığa yutturacak. Sorumluluğu siyonizmin sırtına yüklememek için, halkını savunmak dışında bir şey yapmamış HAMAS’ı da mahkemenin konusu edecek. “Karşılıklı yanlışlar yapılmış” havası oluşturup, finansörü olduğu vahşetten arınacak hatta kahramanı olacak. Bunlar bilindik oyunları ama itiraf edelim ki kanmayanımızın oranı çok düşük düzeylerde. Yani değişen fazla bir şey yok. Dünya hala Müslümanın birliğinin, onurlu ve herkese adil gücünün, imanının hasretini çekmeye devam ediyor.