Boşanma hakkının erkeğe ait olduğu hususunda İslam âlimlerinin ittifakı söz konusudur.  Ancak bazı durumlar vardır ki; bunlardan birinin bulunması halinde kadın, hüküm sahibi çeşitli meşru yollara başvurarak boşanma talebinde bulunabilir. Kocanın kaybolması veya uzun müddet kendisinden haber alınmaması ya da evden çıkıp bir daha gelmemesi, ailelerin sık sık karşılaştığı musibetler arasındadır. İslam dini bu tür durumlarda kadının mağduriyetini gidermek için kendisine boşanma hakkı tanır. Çünkü başta nafaka olmak üzere evliliğe taalluk eden hakların yerine getirilmesi, Allah`u Teâla`nın kocaya yüklediği vazifeler arasındadır. Hatta fukahânın ittifakıyla sadece gıyabi halde değil normal şartlarda dahi koca eşine vermesi gereken nafakayı kendisinden esirgerse, kadının boşanma talebinin olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla çeşitli sebeplerden dolayı kocadan haber alınamazsa, mahkeme eşleri birbirinden ayırabilir.

Hadis kaynaklarını mütalaa ettiğimizde Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) döneminde “kayıp” nedeniyle eşlerin birbirlerinden ayrıldığına rastlayamayız. Bu meselenin hassasiyetiyle ilgili anlatılan en meşhur mesele; Hz Ömer (radiyallahu anh)`ın bir gece gerçekleştirdiği teftiş sırasında, cihatta olan eşine ihtiyaç duyan kadının bunu bir şiirle dillendirmesini işitmesi üzerine acil bir kararla cihat için altı aydan fazla evlilerin birbirlerinden ayrı kalmamasına dair verdiği fermandır. (Beyhakî, Sünenu Said Bin Mansur, El Musannef/Abdürrezzâk Es-San‘ânî)

Bu meseleye binaen İslam âlimleri müddetin uzun olması ve bu sırada kadının nafakadan mahrum kalması durumunda kendisine boşanma hakkı tanımıştır. Söz konusu bu müddetle ilgili farklı görüşler bulunmaktadır;

Mezhep imamları kaybı; belirli ve belirsiz diye iki kısma ayırmıştır. Kişi ticaret gibi meşru bir sebeple evden ayrıldığı için kayıpsa, belirlidir. Dolayısıyla nafaka mevcutsa, bu durumda hiçbir şekilde boşanma söz konusu olamaz. Çünkü boşanmayı meşru kılan kayıp hali malum olduğu için kocanın er ya da geç geri dönme durumu mevcuttur. Belirsiz kayıp ise; kocanın hiçbir sebep yokken anında kaybolmasıdır ki boşanmayı meşru kılan sebep tam olarak budur.

İmam Şafii`nin eski görüşü ile Hanbeli mezhebine göre; belirsiz bir şekilde eşi kaybolan kadın dört yıl bekler. Bu süre zarfında kendisinden haber alınmazsa, eşinden boş olur. Hanefi mezhebi ile İmam Şafii`nin yeni görüşüne göre; adamın ölümüne işaret eden bilgi elde edilmediği sürece boşanma gerçekleşmez. Ya da bu kimsenin akranı olan birinin ölümüne göre gün belirlenir. Maliki mezhebi ise bu durumu savaş hali ve barış hali diye ikiye ayırarak savaş halinde kesin bilgiye ya da akranlarının ölümüne, barış halinde ise dört yıla kadar müddet vermektedir.

Yukarıda zikredilen günlerin müddetiyle ilgili ihtilaf, nafakanın devam ettiği durumlardadır. Eğer nafaka yoksa kadın dilediği andan itibaren boşanma talebinde bulunabilir. Erkeğin geride bıraktığı mallar, nafaka halinin devamı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla erkeğin geride bıraktığı menkul veya gayrimenkul mallar dururken, kadının söz konusu müddet bitmeden eşinden ayrılması caiz değildir.

Kocanın kaybına benzeyen bir başka durum da, hapis halidir. Maliki mezhebi hariç diğer mezheplerin tamamına göre hiçbir şekilde bu durumda boşanma gerçekleşmez. Malikiler ise eğer kadın bu halden zarar görüyorsa, bir yıllık bir müddetin ardından boşanma talebinde bulunabilir görüşündedir.

Söz konusu bu mağduriyetler direkt kadına boşanma hakkı tanımaz. Bilakis ya hâkime ya da hüküm verme meziyetine sahip âlim, kanaat önderi, aile büyüğü gibi şahsiyetlere başvurulur, onlar boşanmayı gerçekleştirir.