Bir şeyi elde etme ve onda tasarrufta bulunma manasına gelen “kabz” fıkıh ilminin en önemli kategorilerinden biri olan muâmelâtın alt başlıklarında yer alan akitlerin başlıca rükünlarındandır. Mesela bir alışveriş gerçekleştiğinde satıcının, malı müşteriye vermesi alışverişin en önemli rüknüdür. Selem ve istisna` (sipariş) akdi hariç satılan malın peşin olarak müşteriye verilmesi gerekir. Eğer mal, teslim edilmeden önce her hangi bir afet nedeniyle veya satıcıdan kaynaklanan bir sebepten ötürü helak olursa alışveriş fesh olur. (İmam Kâsânî, El Bedâius-Sanâi c.5 s.239) Sadece alışveriş akdinde değil, karşılıksız olarak verilen hibe gibi akitlerde de kabz şarttır.
Kabz`ın satış akdindeki önemine değindikten sonra şimdi gelelim müşterinin satın aldığı malı tamamen elde etmeden bir başkasına satması meselesine; fıkıh âlimleri her ne kadar detayıyla ilgili ihtilaf etseler de ilke olarak kabzedilmeyen malın satışının caiz olmadığı hususunda ittifak etmişlerdir. Detayda ihtilaf etmelerinin en önemli sebebi de konuyla ilgili varid olan hadislerin farklı şekillerde tevil edilmesinden kaynaklanmaktadır. Birçok hadiste geçen lafızlar genel itibariyle satılan malı taâm/yiyecek ve hububatlarla sınırlandırırken mezhep imamlarından bazıları hadisin zahirine bakarak yiyeceğin dışında kalan mallarda kabz olmadan satışı caiz görürken, diğer bazıları da yiyeceklerdeki illetin ölçü, tartı ve adet olduğunu belirterek bu şekilde satışı yapılan bütün mallarda kabzın şart olduğunu belirtirler. Konuyla ilgili varid olan hadislerden bazıları şu şekildedir;
İbn Ömer (radiyallahu anhuma)'dan rivayet edildiğine göre, Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmuştur: Bir yiyecek maddesi satın alan kişi, onu tam olarak teslim almadan bir başkasına satmasın. (Sahiheyn, Ashab-ı Sünen)
Ebu Hüreyre (radiyallahu anh)'dan rivayet edildiğine göre; Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) “Her kim bir yiyecek satın alırsa onu ölçmedikçe satmasın!” dedi. (Müslim)
İbn Abbas (radiyallahu anhuma), Rasûlullah (aleyhissalatu vesselam)`ın şöyle buyurduğu rivayet etmiştir: "Biriniz gıda maddesi alırsa, onu kabzetmedikçe (bir başkasına) satmasın. (Buhari, Müslim)
Konuyla ilgili birbirlerine yakın hadisler oldukça fazladır. Buna binaen fakihlerin detayıyla ilgili ihtilaf ettikleri hususlar şu şekildedir;
- İmam Şafii ve Ebu Hanife`nin iki öğrencisi İmam Zufer ile İmam Muhammed, satılan malı sadece yiyecekle sınırlandırmaksızın her ne olursa olsun mutlak şekilde kabzedilmeyen malın satışını caiz görmezler. İkinci şahısla yapılan alışveriş akdini geçersiz sayarlar. (Vehbe Zuhayî, El Fıkhu'l İslami ve Edilletuhu c.4 s.78) Şafi mezhebinin kabzı mutlak görmelerinin sebebi beş sünen kaynağının Amr Bin Şuayb`dan rivayet ettikleri “…yanında bulunmayan malın satışı helal değildir.” hadisidir. Öyle ki hadiste sadece yiyecekler değil, mutlak bir ifade kullanılmıştır. Yukarıda geçen sonuncu hadisin ravisi İbn Abbas (radiyallahu anhuma) derki: “Zannedersem (sadece yiyecekler değil) bütün mallar için aynı hüküm geçerlidir” demiştir.
- İmameyn olan Ebu Hanife ile talebesi Ebu Yusuf ise söz konusu bu hükmün sadece menkuller için geçerli olacağını söyleyerek arsa ve ev gibi gayrimenkullerde kabz olmaksızın satışı caiz görürler. (El-Hattâbî, Me'âlimu's-Sünen, c.3 s.135 )
- Malikiler ise yukarıda geçen hükmü sadece yiyecek ve içecekler için sınırlı kılmışlardır. Dolayısıyla bir kimse yiyeceklerin dışındaki malları teslim almadan bir başkasına satabilir. (a.g.e c.3 s.135) Maliki mezhebinin bu hükmü sadece yiyecek ve içeceklerle sınırlamasının sebebi, kendilerince sahih kabul edilen konuyla ilgili hadislerin sadece yiyeceklerle ilgili varid olması ve gıda maddelerinin bozulması tehlikesinden dolayıdır. Bu sebeptendir ki Hanefiler gayrimenkuller için kabz şartını koşmazlar. Zira gayrimenkullere her hangi bir zararın gelme ihtimali hemen hemen yok gibidir.
- Hanbeli mezhebi ise söz konusu hükmü sadece ölçülen, tartılan ve sayılan mallarla sınırlı kılarak bunun dışındaki malların teslim alınmadan önce satışını caiz görmüşlerdir.
Şafi mezhebinin gittiği görüşün daha muteber olduğu görülmektedir. Zira sahih hadislere baktığımızda söz konusu hükmün sadece yiyecekler için geçerli olmadığı görülecektir. Zeyd Bin Sabit`in sahabelerden İbn Ömer`in buna benzer bir satış yaptığını gördüğünde ona “Resulullah, tüccarların satın aldıkları malları evlerine götürmeden satmalarını yasaklamıştır.” demesinden bu hüküm çıkmaktadır.
İbn Teymiyye ve talebesi İbn Kayyim kabzedilmeyen malların satışının neden haram olduğunu şu şekilde açıklamışlardır: Bunun sebebi müşterinin malı kabzetmekten aciz olmasıdır. Zira satıcının malı teslim edip etmemesi hala belli değildir. Özellikle de satıcı, müşterinin bu malı bir başkasına satarak kâr ettiğini gördüğünde hile vb. yollara başvurarak alışveriş akdini feshebilir.
Tüm bu sebeplerden ötürü günümüzde birçok kimsenin yaptığı ve şeriatın uygun görmediği bu satışlardan sakınmak gerekir. Zira bu durum beraberinde tartışmaları, anlaşmazlıkları ve ticari güvensizliği getirmektedir.