Fıkıh kitaplarında “Müsteğellat” diye geçen ve kendisinden gelir elde edilen malların zekâtı, günümüzde en fazla üzerinde durulması gereken fıkhi meseleler arasında yer almalıdır. Öyle ki zekâtla ilgili hükümleri sadece para biriktirmeye ve biriktirilen bu paranın üzerinden bir yıl geçmesine münhasır kılan görüşler, bazen zenginlerin farz olan zekâtı suiistimal etmelerine sebebiyet verebiliyor. Onlarca evi olup kiraya veren ev sahiplerinin veya dev fabrikatörlerin “elimde para kalmıyor, üzerinden bir sene geçmedi, paramı daima çalıştırıyorum. Dolayısıyla zekât bana vacip değildir” gibisinden iddialarla zekât vermemesi vicdanen kabul edilebilir bir durum değildir. Nasıl olur da böyle kişiler milyonlarca liralık mala sahip oldukları halde kira ve demirbaş malzeme gerekçesiyle zekâttan kaçarlar. Bu konuyla ilgili iki farklı görüşe yer vermek gerekir;

Birincisi; yukarıda bahsi geçen mallara zekâtın düşmediğini söyleyenlerdir. Aralarında Zahiri Mezhebinin kurucusu İbn Hazm, Yemenli İmam Eş-Şevkânî ve Sıddık Hasan Hân gibi âlimlerin de yer aldığı âlimler zekâtı sadece Efendimiz (aleyhissalatu vesselam)`ın belirttiği mallarla sınırlı kılmıştır. Bunun dışında kalan mallara ise ne şekilde olursa olsun “insanları sorumluluklardan beri kılma” gerekçesiyle zekât vacip değildir. Bu görüşe tabi olanların bir diğer delili de geçmiş âlimlerden hiçbirinin bu tür mallara zekâtı vacip kılmamalarıdır.  Öyle ki geçmiş dönemde yani en hayırlı vakitte yaşamalarına rağmen âlimler ticaret için değil de kiraya verilen evlerin kendisine zekâtın düşeceğiyle ilgili herhangi bir görüş beyan etmiş değildir. Tüm bu sebeplerden dolayı mütekaddim fukahâya tabi olmak gerekir. (Er-Ravzatü`n-Nediyye, Sıddık Hasan Hân c.1 s.194)

İkincisi; öncelikle bu görüşe sahip çıkan âlimler “geçmiş âlimler bu şekildeki malların zekâtına değinmedi” tezine karşı çıkmaktadır. Bu teze karşı çıkanlardan biri sayılan Şeyh Yusuf El Karadâvî, Fıkhuz-Zekât adlı kitabında Hanbeli fakihlerinden İbn Akîl`in konuyla ilgili görüşünü aktadır. İbn Kayyîm El Cevzî`nin Bedâiul-Fevâid adlı kitabında görüşüne yer verdiği bu meseleyi Şeyh Karadavî şöyle aktarır:

Normal şartlarda ziynet eşyası olduğu için kendisine zekât düşmeyen altın ve gümüş, bir başkasına kiraya verildiğinde eski hükmü kalkar. Yerine yeni hüküm cari olur ki bu da hem elde edilen kazancına hem de malın kendisine zekâtın düşmesidir. (Bedâiul-Fevâid c. 3 s. 143)

Muasır âlimlerden Muhammed Ebu Zehra, Abdülvahhab Hallâf ve Abdurrahman Hasan El Habenneke, kiraya verilen gayrimenkuller, dev fabrikaların pahalı malzemeleri, otobüs, uçak ve taksilerden elde edilen kazançları ziraat ürünlerine benzeterek öşür yani 10/1 olarak zekâtının verileceği görüşündedir. Tabi zirai ürünlere kıyas edilirse, söz konusu kazançlar zahmetli bir şekilde elde edildiği takdirde verilmesi gereken zekât miktarı 20/1`e ulaşabilmektedir. (Fıkhuz-Zekât, Şeyh Yusuf El Karadâvî s. 387)