En fazla yazmaya çekindiğim ve hakkında görüş beyan etmekten korktuğum konulardan biridir kredi kartı. Özellikle Türkiye gibi faizli bankaların meşrulaştırıldığı bir ülkede kredi kartlarıyla ilgili görüş beyan etmek biraz cesaret isteyen bir meseledir. Zira faizli bankaların kredi kartlarıyla ilgili iki görüş vardır; tamamıyla haram sayanlar ve Avrupa ülkelerinde zaruret nedeniyle söz konusu bu bankaların kartlarını helal görenler… Türkiye`nin, küfrün tamamıyla hâkim olduğu yabancı ülkelerle bir olmayışını göz önünde bulundurduğumuzda bu endişemde haklı olduğumu düşünüyorum. Fakat yoğun bir şekilde konuyla ilgili sorularla muhatap olduğumdan kredi kartlarına değinmem gerektiği kanaatine vardım.
Kredi kartlarının ödeme vakti geciktirildiği takdirde faizli işleme geçiş yapacağı, şartları arasında açıkça bildirilmiştir. Bu da Hanbeli mezhebi hariç cumhura göre yapılan akdin batıl yani geçersiz olacağı anlamına gelmektedir. Hanbeli mezhebi, fasit şartın bulunduğu akdin geçersiz olmadığı görüşüne gitmekle birlikte söz konusu şart yerine getirildiğinde kişinin günahkâr olacağını bildirir. Mesela cumhura göre bir kimse faiz şartıyla alışveriş yaparsa, satış geçersiz sayılır. Hanbelilere göre ise alışveriş geçerli olur ama söz konusu haram şart yerine getirildiğinde taraflar günahkâr olur. (Vehbe Zuhaylî - Kazâyâ Muâsıra 539)
Son paragrafımızla şu hükme varıyoruz; islam âlimlerinin büyük çoğunluğuna göre faizli bankaların kredi kartlarını kullanmak, onlarla alışveriş yapmak ve şartlarını imzalamak caiz değildir. Hanbeli mezhebine göre ise kişi ödemeyi geciktirip faize düşmediği sürece kredi kartlarını kullanabilir. Fakat geciktirirse günahkâr olur. Muasır âlimlerden Şeyh Yusuf El Karadâvî de Hanbeli mezhebinin bu görüşüne gitmektedir. Öyle ki Avrupa ülkelerinde yaşayan bazı müslümanların, aşırı ihtiyaçtan dolayı kullanmak zorunda kaldıkları VİSA karta Şeyh Karadavî cevaz verir. (Çağdaş Meselelere Fetvalar - 635, 636) Fakat kendisinin muasırı Şeyh Vehbe Zuhayli ise faiz şartının yer aldığı her türlü kredi kartlarının haram olduğunu söyler.
İçerisinde bulunduğumuz bu asırsa ister istemez bankalarla ve çıkardıkları kartlarla muhatap oluyoruz. Bundan uzak durmak hemen hemen imkânsız gibi duruyor. Öyleyse İslami bankaların azınlıkta olduğu ülkelerde vaktinde ödeme yapmak şartıyla Hanbeli mezhebinin görüşünü ve bu görüşe tabi olan asri âlimleri göz önünde bulundurarak kredi kartları kullanılabilir.
Kredi kartlarının bazı muameleleri vardır ki açıktan faizdir. Mesela satın almak istediğimiz malın ödemesi taksitle yapıldığında artan vade farkını satıcı değil de banka gerçekleştirirse, bu durum bankadan faizli kredi çekmek anlamına gelmektedir. Mesela 30 bin TL değerinde olan bir araba kredi kartıyla taksitlendirildiğinde bakılır; söz konusu fiyatın üzerine eklenen farkın kim tarafından eklendiği satıcıya sorulur. Eğer satıcı, parasını taksitle değil de direkt bankadan aldığını söylerse bu, taksit nedeniyle artan farkın faiz olduğuna işaret etmektedir. Çünkü bu tür muamelelerde kişi farkından olmadan bankadan faizli kredi çekmiştir. Sonrasında ise çektiği bu kredinin taksitini bankaya ödüyordur. Yok, vade farkını satıcının kendisi bırakmışsa bunda herhangi bir sakınca yoktur. Dolayısıyla kartlarla taksitli alışveriş yapanlar, (eğer vade farkı varsa) bankanın değil de satıcının verdiği taksit imkânını kullanmalıdır.
Birçok asri meselelerde olduğu gibi kredi kartları için de “uzak durmanız sizin için daha hayırlıdır” demek bize düşer. Bu bakımdan bir kimse zorda kalmadığı sürece mümkün mertebe faizli bankaların her çeşit uygulamasından uzak durması, kendisi ve nafakasıyla yükümlü olduğu aile efradı için daha hayırlıdır. Takip ettiğimiz kadarıyla da ferdi olarak değil de şirket veya kurum olanların dışında kredi kartlarına çok da ihtiyaç bulunmamaktadır.